Nurcan Taylan, Sedat Artuc dan sonra Taner Sagır da Olimpiyatlarda Halter branşında "sıfır" çekenler kervanına katıldı. Oysa ki en büyük madalya umudumuzdu. Peki Olimpiyat tarihimizde en fazla sporcu ile katıldığımız 2008 Pekin Olimpiyatlarında bu kadar kotu bir performans sergilenmesi gercekten büyük bir duş kırıklarına neden oldu diyebiliriz. Turnuvadan sonra tum branşlarda sıfırdan bir yapılanmaya dahi gidilebilir. Taner Sagır a gelecek olursak da Mert Aydın sporx de cok guzel bir degerlendirme de bulunmuş açıkcası paylaşmadan geçmek olmaz;
Sağır sultan da fıssss
Dört yıl önceydi. Atina'da bir sabaha halterde Şule Şahbaz'ın doping yaptığı şokuyla başlamıştık. Olimpiyat Köyü'nde, sporcularımızın kaldığı binalarda ölüm sessizliği vardı. Dönemin Halter Federasyonu Başkanı Kenan Nuhut'un yüzü bembeyazdı. Şule, odasından çıkmıyor, kafilenin mentörü Turgay Biçer, genç kızı teselli etmeye çalışıyordu.
Saatlerce Köy'de kaldık. Sonrasında topluca halter müsabakalarının yapıldığı salona gittik. 19 yaşındaki Taner Sağır'ı izleyecektik. Kafamız Şule ile o kadar meşguldu ki inanın Taner'in bir şeyler yapabileceği aklımızın ucundan geçmiyordu. Ve o gün Taner Sağır, Türk spor tarihinin en genç Olimpiyat şampiyonu unvanını elde etti. Heyecanlıydık, gururluyduk. Ertesi sabah gazetelerini açanlar, Şule'nin doping olayını küçük bir haber olarak gördüler. Manşette hatta gazetelerin birinci sayfalarında pırıl pırıl bakışlarıyla Taner'in fotoğrafları, haberleri vardı.
O günden bugüne Taner Sağır ismi üzerinde hep iyi şeyler duymadık. Dünya şampiyonu olunca sevindik ama mesela bir doping baskınında başkasının idrarını verdiği iddiasıyla şüphelendik. Kısacası geçen 4 yıl içinde Taner Sağır'a bakış değişti.
Olimpiyatlar başladığından beri ahlanıp vahlanmaktan gerçek sorunlara fazla el atamıyoruz. Ama Nurcan Taylan ve Sedat Artuç'tan sonra Atina kahramanlarından birinin daha durumunu tam olarak bilemedik. Günlerdir aklımızda hep 77 kiloda Taner Sağır'ın gelip bizleri bu kabustan uyandıracağı umudu vardı. Televizyonlarda, gazetelerde onun ismi bir kurtarıcı gibi duruyordu. Nişanlısı tekvandocu Sibel Güler'le verdikleri romantik ve madalya iştahlı pozlar bile Türk insanına bu umudu vermişti.
Dün Taner Sağır, podyuma koparmada 165 kiloda çıkarken duygularımız karışıktı. Ciddi anlamda yüksek bir giriş derecesiydi. Gururumuz da kabarmadı değil. Ama dedim ya aklımızda hep o sıfır tecrübelerinin dayanılmaz ağırlığı vardı. Geçmişte zavallı Hafız Süleymanoğlu ile, "Hafıssss" diye dalga geçen biz medya mensuplarına Tanrı'nın bir cezasıydı bu.
Taner geldi ve kaldıramadı. Bu durum 3 kez tekrarlandı. Halbuki kaldırsa madalya için şansını sürdürecek altın alamasa bile şeref kürsüsünde kendisine yer bulacaktı.
3 Olimpiyat kahramanının birbiri ardına çektikleri sıfırlar aklıma bazı sorular getiriyor. Bunları galiba Kenan Nuhut'tan federasyon başkanlığını aldıktan sonra binbir felaketle karşılaşan Hasan Akkuş'a sormalı:
1.Taner Sağır da mı Nurcan gibi yarışmak istemedi?
2.Taner aslında sakattı da buraya görüntü olsun diye mi getirildi? Bu yüzden mi ilk denemede 2.5-5 kilo daha alttan değil de 165'ten başlandı? Kısacası o yüksek kilo bir göz boyama mıydı?
3. Taner Sağır sağlamsa antrenörü, ki kendisini çocuk yaşta Ankara Pursaklar'da keşfeden Muharrem Süleymanoğlu'dur, niçin böyle bir riske girdi? Hele hele peş peşe gelen iki sıfırdan sonra.
4. Önümüzdeki günlerde podyuma çıkacak İzzet İnce ve Bünyamin Sudaş'ın psikolojik durumları nasıl? Onlara bu anlamda bir destek veriliyor mu? Yoksa onlar da mı sakat?
Halterde sıfır çekilebilir. Doğal bir sonuçtur bu. Ne var ki 4 yıl öncenin madalya sahiplerinin tümü aynı akıbete uğruyorsa bunu tartışmak, federasyon başkanından yanıtlar beklemek de kamuoyunun hakkıdır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder