rss
twitter

    24 Kasım 2009 Salı

    Yıllar Sonra Ayhan Şahenk'de Euroleague Heyecanı



    Efes Pilsen'in Final Four yıllarında mücadele ettiği Ayhan Şahenk spor salonu yeniden Euroleague maçları için kapılarını açıyor. Ayhan Şahenk Spor Salonu'ndaki son Avrupa Ligi maçını 7 Kasım 2001'de İspanya'nın Unicaja Malaga takımı ile oynayan ve rakibini 75-71 mağlup eden Efes Pilsen, Avrupa arenasındaki Entente Orleanaise ve Lietuvos Rytas karşılaşmaları için Ayhan Şahenk Spor Salonu'na geri dönüyor. Ayhan Şahenk'e dönmelerinin sebebi Abdi Ipekci'de yapılacak olan Yüzme Şampiyonası olsa da bence Ayhan Sahenk'de Efes Pilsen adına daha farklı bir ambians sağlanacaktır.

    23 Kasım 2009 Pazartesi

    22 Kasım 2009 Pazar

    Yüzyılın Skandalında Cezalar Belli Oldu!


    TBF Yönetim ve Disiplin Kurulu, Galatasaray Cafe Crown sporcusu Cemal Nalga’nın cezalı olduğu müsabakalarda oynatılması ile ilgili olarak kararlarını açıkladı. İşte cezalar:

    Galatasaray Cafe Crown ligde ve kupada oynadığı tüm maçlarda hükmen yenik sayıldı.

    Galatasaray Cafe Crown'un puanı -5'e düştü.

    Galatasaray Cafe Crown, Teknosa Türkiye Kupası'dan ihraç edildi.

    Şube Sorumlusu Yiğit Şardan: 6 ay hak mahrumiyeti ve 10 bin TL

    Genel Menajer Ali Türsan: 6 ay hak mahrumiyeti 5 Bin TL

    Antrenör Okan Çevik: 3 yıl hak mahrumiyeti ve 10 Bin TL

    Yardımcı Antrenör Cengiz Karadağ: 1 yıl hak mahrumiyeti 5 Bin TL

    Menajer Mert Uyguç: 2 yıl hak mahrumiyeti ve 10 Bin TL

    Teknik Danışman Koray Mincinozlu: 2 yıl hak mahrumiyeti ve 5 Bin TL

    Galatasaray Cafe Crown'dan Cemal Nalga: 2 yıl hak mahrumiyeti ve 10 Bin TL

    Galatasaray Cafe Crown'dan Tufan Ersöz: 4 ay hak mahrumiyeti ve 5 Bin TL

    Galatasaray Cafe Crown-Fenerbahçe Ülker maçında çıkan olayların ardından Galatasaray'a 4 maç seyircisiz oynama 40 Bin TL

    Fenerbahçe Ülker'den
    Tarence Kinsey: 2 maç men cezası ve 3 Bin TL


    Son Dakika ! Bogdan Tanjevic'de Beklenen Gelişme


    Milli Takım koçu Bogdan Tanjevic'in Fenerbahce'den ayrılıdığına dair dedikodular yayılmaya başladı. Hatta yakın bir zaman da Aydın Ors- Oktay Mahmudi ikilisi de açıklanması bekleniyor.

    21 Kasım 2009 Cumartesi

    20 Kasım 2009 Cuma

    Mersin'den Kızılyıldız'a !

    Sezon başında Mersin'e transfer olup sadece iki maç oynayarak Nikolic transferi sonrasında takımdan gönderilen Marcus Cousin Sırbistan'ın köklü takımı Kızılyıldız'a transfer olmak üzere. Kolej yıllarında özellikle son senesinde iyi bir çıkış yakalayan Cousin Mersin de aslında hazırlık maçlarında hiç de fena istatistikler de tutturmamıştı. Ankara'da ki sezon öncesi son turnuva da Besiktas'a karsı 15 sayı 5 ribaund ve Lokomotif Rostov'a karşı da 16 sayı 11 ribaund ile maçı tamamlamıştı. Mücadeleci ve en önemli iyi bir blokcu olduğu söyleniyor Cousin'in, Kızılyıldız gibi bütün scoutların dikkatini çeken takımda başarılı bir sezon geçirebilirse ilerisi için çok daha iyi seviyede basketbol oynama şansı elde edebilir.

    Yüzyılın Skandalında Ilk Resmi Karar!



    Disiplin Kurulu bugün ilk kararı verdi ve beklenen şekilde teknik heyet ve başrol oyuncuları tedbirli olarak ligde görev yapmalarını ve oynamalarını yasakladı. Asıl herşey şimdi başlıyor bakalım ihraca kadar uzanan bir ceza yönetmeliğinden ne tür bir ceza çıkacak.


    Türkiye Basketbol Federasyonu Disiplin Kurulu, tarafına gönderilen bir dosyayı görüşerek karara bağladı.

    Galatasaray Cafe Crown sporcusu Cemal Nalga’nın cezalı olduğu dönemde, diğer bir sporcunun forması ve ismi altında oynatılması ve müsabaka tutanaklarıda bu şekilde yanıltıcı olarak tanzim edilerek TBF’ye ibraz edilmesi neticesi, ortaya çıkan, “Sportmenliğe aykırı davranışlarda bulunarak, gerçeği yansıtmayan evrakla Federasyonu yanıltarak Basketbol sporuna ve lige zarar vermek, ceza süresini beklememek, Disiplin Kurulu Kararlarını yerine getirmemek” fiilleri açısından ilgililerin Disiplin Kurulu’na sevkleri neticesinde;

    Galatasaray Cafe Crown Şube Sorumlusu Yiğit Şardan’ın, Genel Menajer Ali Türsan’ın, Takım Menajeri Mert Uyguç’un, Antrenör Okan Çevik’in, Yardımcı Antrenör Cengiz Karadağ’ın, Teknik Danışman Koray Mincinozlu’nun, Sporcular Cemal Nalga ve Tufan Ersöz’ün Disiplin Yönergesi 39, 40/a ve 42. Maddeleri çerçevesinde haklarındaki soruşturma ve değerlendirme sonuçlanıp nihai karar verilinceye kadar idari tedbirli olarak müsabakalara katılmalarının ve TBF nezdinde kulüple ilişkili görev yapmalarının yasaklanmasına oy birliği ile karar verildi.

    Karar esas metni için tıklayınız
    foto:Tbf

    19 Kasım 2009 Perşembe

    Ve Ersan Ilyasova Ilk 5'e Yerleşti


    Kurt Thomas ile başlayan ve Hakim Warrick ile devam eden ilk beş rotasyonuna sonunda Ersan Ilyasova dahil oldu. Özellikle Dallas karşısında inanılmaz bir performans sergileyen Ersan Ilyasova çabalarının gayretinin ödülünü aldı ve Milwaukee de ilk beş rotasyonuna yerleşti. Avrupa'dan aldığı bol sıfırlı kontratları reddederek Nba'ye geri dönen Ersan'ın sezon başında aslında işi hiç kolay değildi. Çunku koç Scott Skiles sezon başında Kurt Thomas'dan maximum verim almak için ilk beş başlattığını ifade etmişti ama Thomas'dan neredeyse hiç katkı alamayan Skiles çözümü Warrick'i ilk beşe yerlestirmekde buldu. Aslında Warrick üst seviye sertlik katsada pota altında hucumda pek beklentileri karşılayamıyordu ve Ersan'ın da benchden gelip 30 dakikaya yakın ortalamalar alması da onun oyun içinde belirli istikrar yakalamasını önlüyordu. Ama Ersan Ilyasyona gayretinin ödülünü bu gece oynanan New Jersey Nets maçında ilk beş başlayarak aldı. Gecen sezon ki Barcelona kariyeri bide üzerine Avrupa Şampiyonasında ki performansından sonra bu sezon ki üst düzey performansı ile merdivenleri teker teker tırmanan Ersan'ın sezon sonu kontrat yazında umut ettiği kontartı ve kendini rahatca kabul ettirecek takımı bulacağını düşünüyorum.

    18 Kasım 2009 Çarşamba

    Rezalet !



    Şöyle bir durumda ne söylenebilir ki, olayı önce bir açalım; Cemal sezon öncesi hazırlık maçlarında 5 maçlık ceza almıştı. Ve bu cezasını oynanan hazırlık maçları ile çektiği ifade edilmişti. Ama gelin görün ki Almanya'da oynanan hazırlık maçlarından birinde spor ahlakına hiç yakışmayacak biçimde başka bir kimlikle (Tufan Ersoz) sahaya sürülmüş ve oynatılmıştır. Ve en vahim tarafı ki ligden ihraca kadar varabilecek olay ise bunu federasyona aksettirmeleri olmuştur. Olayın sucluları an itibarı ile Galatasaray camiası ile ilişkileri kesilse de (açıklamayı yapan Galatarasay klubunu de tebrik ederim) artık bundan sonra kurallar yani yasalar işleyecek.

    22. Sahte Lisans Kullanımı

    Kullanmaya hakkı olmadığı lisansı kullanarak yarışmalara katılan veya katılmayı temin edenler alt aydan üç yıla kadar yarışmalardan men veya o kadar süre ile hak mahrumiyeti cezası ve 10.000.-YTL’ sına kadar para cezası verilir.

    23. Sahtecilik ve Federasyonu Kandırmak

    23.1. Lisans veya herhangi bir belge üzerinde değişiklik veya sahtecilik yapan veya
    gerçek olmayan evrak düzenleyen ve bunları bilerek kullanan veya kullandıranlar
    bir yıldan üç yıla kadar yarışmalardan men veya o kadar süre ile hak mahrumiyeti
    cezası ve 10.000.-YTL’ sına kadar para cezası verilir.

    23.2. Olayın tekrarı halinde sürekli hak mahrumiyeti cezası verilir. Ayrıca bu davranış
    içerisinde bulunanlar için Cumhuriyet Savcılığı’na suç duyurusunda bulunulur.

    23.3. Kuruluşun sahtecilik ve kandırma suçlarına katılması halinde, olayın durumuna
    göre ligden ihraç edilme ve 10.000.YTL’ sına kadar para cezası verilir.

    24. Ceza Süresini Beklememek

    Yarışmadan men cezasına rağmen oynayan, beklemesi gereken cezalı süreyi doldurmadan veya idari tedbirin tebliğine rağmen bu tedbir kaldırılmadan yarışmalara katılanlar ile buna sebep olanlar, hak mahrumiyeti cezası bulunduğu halde veya idari tedbir ile yarışmaya katılmaktan veya yönetmekten men edilmiş olmasına rağmen yarışmaya katılanlar veya yöneticilik yapanlar üç aydan iki yıla kadar yarışmalardan men veya hak mahrumiyeti cezası ve 10.000.-YTL’sına kadar para cezası verilir.

    25. Disiplin Kurulu Kararlarının Yerine Getirilmemesi

    Disiplin Kurulu kararlarını yerine getirmeyenler bu fiil nedeniyle Disiplin Kurulu’na sevk edilerek cezaları bir misli ile arttırılır. Bu konuda verilen Disiplin Kurulu kararının da yerine getirilmemesi halinde ilgililerin lisansları askıya alınarak müsabakalara katılmaları önlenir ayrıca ligden ihraç cezası uygulanabilir.



    Öncelikle Cemal Nalga bu işe bilerek alet olması dolayısı ile ömür boyu basketboldan men cezası bile alsa şaşırmam ama en az 2 sene alır.

    Ve gel gelelim Galatasaray Erkek Basketbol Takımına ortada hem belge de sahtecilik var hem de federasyonu kandırma var. Ihraca kadar gidebilecek bir karar dahi çıkabilir.

    17 Kasım 2009 Salı

    Kritik Cumartesi'nden Önce ve Sonra



    Beşiktaş-Wolfsburg maçını SKY TV’de anlatan Alman spiker Fritz von Thurn und Taxis’un, “Beşiktaş’ta herşey tesadüf üzerine kurulu. Benim oturduğum yerden bir sistemleri gözükmüyor” demişti.

    Bu bizim içinde bulunduğumuz anti-futbolun tarafsız biri tarafından net bir gözlemiydi aslında.
    Sürekli değişen kadro daha ileriye taşımamız gereken futbol ve oyun yapısını çok daha geriye götürdü. Fakat ilginç olan bu süreçte standartların üstünde puan alarak bir bakıma ligde hala iddaalıyız diyebildik.

    Son Trabzon maçında da 3lü defans oynayarak takımın tek değişmeyen yeri, savunmasını da değiştiren "Sir"Denizli bir bakıma kaleci Hakan'ın bir zamanlar Casillas vari kurtarışları ile 3 puanı cebine koydu. Belki de her maç yaptığı bir taktiktir bilemiyorum. Kendide dahil takımının oynadığı oyunu kimse çözsün istemiyor olabilir de. Daha önce de dediğim gibi strandartlar ve oyuncu tercihleri konusuna değinmek istemiyorum çünkü belirttiğim gibi ard arda 10 maç kazansak da 11. maça yine farklı kadroyla çıkacağımızı düşünüyorum.

    Yanlız şu bir gerçek. Beşiktaşlı'nın skor ve kazandığı puandan çok şu aralar sahada gördüğü oyun ve büyük takım gibi oynamamasıdır daha umrunda olan.

    Kasımpaşa-Eskişehir-A.Gücü-Trabzon maçlarının hangisi bittikten sonra bu maçı gerçekten hakettik diyebildik ? Ya da bu maçların hangisini rahatça izleyebildik ?
    Birşeyler sürekli yanlış gitmeye devam ediyor fakat herkes kendini kurtarma derdinde. Dolayısıyla kazanmak herkesin istediği öncelik, tabi buna da saygı duymak gerekir fakat saygı duyulacak başka birşeyler arıyor ne yazık ki insan.

    Bunların bir kısmı içimizden geçenlerdi. Şimdi önümüze bakalım, 4 senedir kaybettiğimiz bir Fenerbahçe derbisi var İnönüde. İyi olduğumuz dönemler dahil kaybetmişiz. O kadar önemli maç ki, eğer kazanırsak ilk yarıyı puanları eşitleyerek bile kapatabiliriz.

    Çünkü Fenerbahçe'nin çok zor bir fikstürü olacak cezalarını da eklersek.
    Fenerbahçe maça yine bilindik bir kadro ile çıkacağını düşünüyorum. Açıkçası Kazım'ın yine santrafor gibi oynayacağını düşünüyorum. İlk amaç puan farkını korumak dolayısıyla kontrollü oyun olacak onlar adına.
    Bilica'nın olmaması çok büyük kayıp değil bence, diğer rakiplerin stoperlerini kolay kolay zorlayamadığımız düşünülürse Bekir yada Önder'in oynaması onlar için sorun teşkil edeceğine pek ihtimal vermiyorum.

    Bol pas yaparak orta alana Emre ve Cristian hatta Mehmet Topuz üçlüsünün mücadele gücü yüksek futboluyla hakim olmak isteyecekler.
    Bize gelince öncelikle kalabalık bir orta saha düşünülmeli. Fink-Ernst-Tabata 3lüsü muhtemelen oynayabilir bu maçta. Tello'nun milli maceraları düşünülürse kadroda bile olmayabilir.
    Fenerbahçe maçlarını iyi oynayan ve Fenerbahçe'ye sürekli ters gelen Bobo ilk tercih olmalı. Kanatlarda da mücadele gücü yüksek rakip bekleri kovalayabilecek isimler oynamalıdır. Yusuf maçın gidişatına göre kullanılmalıdır bence.
    Ernst-Fink-Sivok ve Ferrari'den oluşacak o blogun dikine ve derinlemesine paslarla geçilebileceğini sanmıyorum. Dolayısıyla kenar oyuncularımız hem hücum hem savunma biraz fazla mesai yapmak zorunda kalabilir.
    Ne olursa olsun taktik disiplinden kopmamalı, maçı bir bütün olarak oynamalıyız.
    Fenerbahçe yenilmeyecek bir takım değil. Yeter ki biz tekrar büyük bir takım olduğumuzu hatırlayalım, kazanırsak büyük kazanalım kaybedersek büyük kaybedelim.

    Bol şans...

    16 Kasım 2009 Pazartesi

    Chris Lofton Artık Serbest


    Geçen sezon inanılmaz bir Türkiye kariyerinden ( Fenerbahce'ye karşı 47 Ted Kolejlerine karşı 61 sayı) sonra adından sıkca bahsettiren Chris Lofton. Yazın önce Nba Yaz kampında NBA şansını kovalamıştı. Nba şansını elde edemeyince; eski adı ile Tau Ceremica yeni adı ile Caja Laboral Baskonia takımı ile 3 aylık sözleşme imzalamıştı. Ama Ispanya'da 3 ay boyunca hiç süre alamayınca bugün yapılan açıklama ile ACB kariyeri de hiç süre almadan bitmiş oldu. ChrisLofton'ın yeni durağı neresi olur bilinmez ama Türkiye Ligine geri gelmesini isterim.

    Bu arada Ingiltere pasaportuna sahip Pops Mensah-Bonsu, Houston Rockets'ın kadro derinliğinden ötürü takımdan ayrıldıktan sonra Avrupa'ya geri dönüş yapıp Real Madrid ile sözleşme imzaladı. Aslında Messina'nın pek sistemine uyan bir oyuncu değil ama Mensah gibi savaşçı bir oyuncuyu da kaçırmak istememişlerdir.

    Bir diğer transfer haberi ise Quincy Douby'nin Türkiye'ye geleceği yönünde. Türkiye'den bir takımla anlaştığını ve Nba'de bu hafta içerisinde bir takım bulamazsam Türkiye'ye gideceğini ifade etmiş. Bu takım da büyük bir ihtimal Fenerbahce Ulker olduğunu dusunuyorum. Solomon'un yollanmasından sonra pure bir numara transfer edileceğini dusunuyordum ama Douby de aynen Greer gibi 1,5 -2 numara oyuncular. Bence yanlış bir tercih olabilir ama yine de piyasa da o seviyede dış oyuncuların sayısı da az olduğunu da unutmamak lazım.


    Abdi Ipekci Meydan Muharebesi 2




    Dün Akatlara gitmeden önce hem Besiktas Efes Pilsen hem de Galatasaray Fenerbahce macına gitmeyi dusunuyordum. Akatlar'da maç bittikten sonra hiçbir arkadaş Abdi Ipekci'ye gelmeyi kabul etmeyince bende gitmekten vazgeçtim. Yasanan olayları gorunce de iyki gitmemişim.



    15 Kasım 2009 Pazar

    Besiktas 84-88 Efes Pilsen


    Maçtan önce arkadaşlar ile sohbet ederken en çok değindiğimiz konu Efes Pilsen'in yavaş yavaş oturttuğu 4 kısalı sistem ve bu sistem içerisinde Shumpert ve Nachbar'ın rolleri idi. Maç suprizlerle başladı ilk surpriz salon dışında yaşandı ve ilk defa maça girerken kimlik kontrolu ile karşılaştım! Bu konuyu pek irdelemek istemiyorum çünkü maç içerisinde de takımı etkileyecek yönetim aleyhine çok fazla tepki de vardı. Yani neresinden tutsak artık elimizde kalacak bir konu şahsen iki tarafında bu konuyu abarttığını düşünüyorum. Neyse maça dönecek olursak ikinci büyük surpriz ise Charles Smith'in 6. yabancı olarak kenarda oturmasaydı. Charles Smith'in kenarda oturması demek dışarıdan oynanmayacağının işareti idi. Ve asıl surpriz ise maçın başında yaşandı Efes Pilsen bugüne kadar oynadığı maçlar dışında Besiktas'ı iyi etut edip ilk çeyrek boyunca çift uzunla oynayıp hep içerden oynayarak takımı içeriye gömerek oynadı.


    Maçın başında oynanılan 2 tane ikili oyunlardan sonra en kötü alan savunmasına geçip içeriye top aldırmayacağımızı düşünüyordum ki Kerem-Kasun ve Thornton-Kaya ikili oyunları ile birbirinin kopyası en az 10 sayı gordük ilk çeyrekte. Aslında Baxter ve Cevher gibi hem kuvvetli hem de hareketli uzunlarımıza sahipken bizim oynamamız gereken ikili oyunları hep Efes Pilsen oynadı. Ve Efes Pilsen bir anda oyunda üstünlüğünü ilk çeyrekte göstermiş oldu. Ta ki Kasun'un üçlemesine kadar. Mario Kasun'un üçlemesi ile Efes Pilsen bu kadar ikili oyun yeter diyip Thornton ve Rakocevic'in delici özelliğini kullanarak kısalara yöneldi ve bunda da başarılı olarak oyunu koparmak istediler. Ama ilginç biçimde maç boyunca da bunu yaşadık Efes Pilsen tam oyunu koparıyorum derken hep bir cevabımız vardı. Ilk ceyrekte de cevabımız Baxter'dı.



    Ilk çeyreğin sonunda inanılmaz bir mücadele vardı. Yunanistan deplasmanından yorgun gelen Efes Pilsen'in bu kadar yüksek tempoda maça başlayacağını da kimse tahmin etmiyordu. Işte boşu 1.5 - 2 milyon euroluk oyuncular olunmuyor. Yukarıda çizelge de isabet oranları yer almakta. Ilk çeyrekte pota altında Efes Pilsen'in 7 basketi gözükmekte bu da 14 sayı demek ilk yarının skoru ise 20-20 idi. Ikili oyunlara karşı bu kadar pasif savunma yapmamızın nedenini bir turlu anlamadım maç boyunca çünkü bunu Efes Pilsen sıkca denedi ve başarılı da oldu. Aklıma sadece 2 cevap geldi; Ya alan savunmasına hiç çalışmıyor bu takım. Ya da ikili oyunları sıkca oynamadığı için savunma yönüne de bir türlü önlem alamıyorlar.

    Ikinci çeyrek de ise Efes Pilsen yine maça çok hızlı başladı özellikle Ender'in oyuna girmesi ile Chatman'ı çok fazla yıprattı. Savunma da bu kadar yıpranan Chatman hucumda da pek ekstra oynayamadı. Engin Atsur'un yokluğunda da bir turlu dinlendirme şansı bulamamız da ikinci periyod da sıkca başımızı ağrıttı. 2. periyod da maç geneline yansıyan 2 olay gercekleşti. Bunlardan biri Efes Pilsen artık sayı olarak öne fırladı ve minimum 5 sayı farkta maç boyunca götürmesini bildi. Ve ikinci olay ise bizim serbest atış handikabımızın başlaması. Deplasman olsa bir nebze anlasılır ama sabah akşam idman yaptığın kendi salonunda bu kadar düşük serbest atış yüzdesi ile oynamanın pek bir acıklaması olamaz.


    Ikinci periyod da Efes Pilsen yine ikili oyunlarla ile 8 sayı buldu. Burak Bıyıktay'dan bir turlu beklenen hamle gelmedi. Herkes kenardan hamleleri bekler oldu; acaba ne zaman Ispanya - Yunanistan macında ki gibi veya Turkiye - Ispanya macında ki ikili oyunlara karşı yapılan ortaya uzun yana 2 hareketli kısa sistemine veya alan savunmasına ne zaman gecicez diye merak ediyordu ki bu sefer de imdadımıza Muratcan Guler'in ustuste bulduğu 5 sayı yetişti. Ve yine tam Efes Pilsen oyunu kopardım derken cevabımız gecikmedi ve devreyi 41-36 yenik kapadık.

    Ve 2.yarı da çok büyük bir mücadeleye sahne oldu. Bu sefer sahnedi 2 kişi vardı. Biri Bostjan Nachbar ve hakemler. 3. periyoda da Efes Pilsen cok hızlı başladı. Özellikle Efes Pilsen Nachbar ve Thornton ikilisi üzerinden 2 ayrı set oynarak neredeyse periyodu bitirdi;


    Newley'in ayaklarının yavaslılığını fırsat bilen Thornton hemen hemen her topta içeriye dalarak savunmanın dengesini bozarak bazen cizgiye Shumpert'e pası verip Shumpert'e yapılan uzun yardımını cok iyi kullanıp Nachbar'ı boş yakalayarak buldukları sayılar. Veya yine Thornton ile içeriye dalıp direk Nachbar'a inen toplar. Ve Nachbar'ın bireysel hucüm performansları. Bu dakika'ya bir türlü teknik heyetin ikili oyunlara karşı hamlede bulunmaması fırsat bilen Ergin Ataman Nachbar'ı da çok iyi kullanmasını da bildi. Ergin Ataman gerçekten Türk topraklarından yetişen en iyi basketbol koçu diyebilirim. 3 periyod da skor 58-50 ye geldiğinde oyun yine kopma noktasına geldi ve Efes tam oyunu koparıyorum derken bu sefer de cevap Haluk Yıldırım'dan geldi. Aslından Haluk'un kullandığı top çok yanlıştı ama girince oyun yeniden dengelendi.


    3.periyodun sonlarına doğru pota oyun dengelendiğinde 2 ayrı hucum izledik biri Besiktas cephesinde diğeri de Efes Pilsen cephesinde idi. Efes Pilsen yine maç boyunca hep doğru yaptığı işi olan ikili oyunu oynadı ve basketi buldu. Bizde ise serbest atışlarda ki inanılmaz isabetsizliğin yanına 2 olumsuz şey daha eklendi. Biri Cevher Ozer'in performansı diğeri ise hakemlerin çalmadığı düdükler.

    Son periyot da ise diğer periyotların aksine Besiktas çok iyi başladı. Özellikle içerde Baxter'ın kişisel gayreti dışarıda da oyundan nerede ise hiç çıkmayan Chatman'ın oyunu kontrol altına alması ile ve taraftarın da inanılmaz desteği ile oyuna ortak olmasını bildik. Oyunun son bolumunde ise mücadele cok ust duzeye yukseldi. Oyun son bolumlerinde Efes Pilsen'i 3 defa yakalama şansı elde ettik. Birinde Haluk Yıldırım'ın 2 tane üst üste kaçırdığı üçlükler bir diğeri ise Cevher Ozer'in kacırdığı ucluk pozisyonu ve önemlisi ise maçın son 24 saniyesi idi. Son dakikaya kadar sabah akşam antreman yaptığın potalara serbest atış atmakta zorlanan takım rakibi fark 2 sayı iken hiç sana 24 saniyeyi kullandırır mı ?? Tabi ki kullandırmaz. Cok yanlış bir secimdi Chatman hemen yarı sahayı geçip içeriye dalacaktı en kotu faul alırdı ama hiç yoktan fark indirerek daha fazla sure kazandırabilirdi veya en iyi ihtimalle macı uzatacaktı. Ama ne yazık ki yine maç sonu ve yine taktisel bir hata ve kaybedilen bir maç.


    Son periyot da yine Nachbar'ın kişisel şovu devam ediyordu. Bu sefer Nachbar'a eşlik eden savunma da Kaya Peker oldu. Cok kritik bir blok ve çok kritik bir pozisyonda topa hamle yaparark topu ölü noktaya uzaklaştırdı. Ve galibiyet de en az Nachbar - Thornton ve Kasun kadar payı vardı. Maçı genel olarak ele aldığımızda ilk söyleyeceğimiz konu bence ne serbest atışlar ne hakemler bu maçın galibi Ergin Ataman'dır. Burak Bıyıktay ilk defa sezona koç olarak başlıyor ve Ergin Ataman gibi tecrübeli bir koç karşısında ilk sınavında (sıfırdan kendi kurduğu sistem ve takımla) başarısızlıkla ayrıldı. Özellikle Efes Pilsen'in uyguladığı her ikili oyun özellikle ilk yarı neredeyse basket ile sonuçlandı. Bir türlü Burak Bıyıktay'dan ikili oyunlara karşı hamle gelmedi. Yenilginin başlıca nedenlerinden biri de serbest atışlar. Böyle bir maçta sabah akşam idman yaptığın kendi evinde %60 ile serbest atış atmak psikolojik olarak da takımın direncini dusurur. Ve son olarak hakem hataları. Aslında bu kadar kotu serbest atış atmasaydık veya son saniyelerde bu maçı alsaydık hakemlere cok fazla yer verecektim. Hakemler inanılmaz hatalar yaptı. Gozumuzun önünde çalınmayan düdükler hele ki son periyod en kritik pozisyon da Shumpert topu elinden kaçırıp tekrar topu yakalayıp topu sürmesine steps çalmayan bir hakemin ya art niyetli olduğunu düşünürüm ya da basketbol bilgisinden şüphe duyarım.

    Yalnız bu kadar olumsuzluklara rağmen son 24 saniyede maçı çevirecek noktaya gelmemiz de büyük başarıdır. Orada da sana 24 saniyenin tamamını kullandırmazlardı ki kullandırmadılar da çok farklı bir hucum stratejisi belirleseydik şimdi 5 de 5 ile 12.haftaya kadar çok iddialı bir konuma gelebilirdik..

    14 Kasım 2009 Cumartesi

    Pleasure Of Sports || #5



    Pleasure Of Sports || # 1
    Pleasure Of Sports || # 2
    Pleasure Of Sports || #3
    Pleasure Of Sports || #4

    Fabio Luciano begendiğim nadir Brezilyalılardandır. Su anda Lugano ile oynasalardı sanırım mac bası duran toplardan en az 0.5 gol ortalaması ile oynarlardı. Miami Heat sevdalısı oldugunu da yeni ogrenmiş olduk. Fabio Luciano için de aklımda kalan kucuk bir kareyi de hatırlatmak isterim sanırım Denizli maçı idi kırmızı kart gordugunde formayı operek sahayı terketmişti.

    9 Kasım 2009 Pazartesi

    Iverson'la Buraya Kadar !


    Oysa ki ilk sozlesme imzalandıgında ne kadar umutlu acıklamalar da bulunuluyordu. Hatta Memphis'in daha fazla tanınmasında reklamının tum dunyaya yapılmasında oncu olacaktı Iverson ama yine butun duzen bozuldu cunku Iverson alışılagelmiş huzursuzlugu yine baş gosterince antrenor ve genel menajerle bile konuşmadan takım sahibi Michael Heisley ile anlaşarak takımdan ayrıldı. Aslında sozlesme imzalandıgında bircok yorumcu buyuk bir ihtimal ilk bes oynama garantisi aldıgı icin Memphis'e gittiği dusuncesindeydi ama orada da yedek kalınca şikayetlerinde artarak devam etmesi takıma daha fazla zarar veriyordu. Olan yine Memphis'e oldu sezon oncesi planları bir bir hayal kırıklıgına ugramaya devam ediyor.

    8 Kasım 2009 Pazar

    Trabzonspor-Beşiktaş / Denizli'ye rağmen...


    Bir takım kendi teknik direktörüne rağmen maç kazanır mı? Evet dün akşam kazandı.Hemde teknik direktörü takımı maçı kazanmasın diye elinden gelen herşeyi yapmasına rağmen. Gerek maça çıkardığı kadro, gerekse maçtan sonraki açıklamalarıyla vizyonunu belli etti. Haftalardır Mustafa Denizli'nin Beşiktaş'ı Anadolu takımı gibi oynattığını yazmıştım. Dün akşamki futbolu gördükden sonra Anadolu takımlarına haksızlık etmişim. Anadolu takımları bile hiçbir zaman bu kadar korkak ve basiretsizce top oynamadı.

    Aslında maçın bizim açımızdan konuşulacak hiçbir yanı yok. Maç tamamen Trabzonspor ve kaleci Hakan Arıkan arasında geçti. Beşiktaş'ın takım savunmasının iyi olduğunu bu yönde bir sıkıntımız olmadığı genel kanıydı. Ama Mustafa Denizli her zamanki gibi yine bir dahilik (!) yaparak en iyi yaptığımız organizasyonu yani takım savunmasını çökertti. Top rakipteyken 5'li defans, dün gece bizde hiç olmamasına rağmen top bizdeyken 3'lü defans kurgusu ile Trabzonspor'a adeta davetiye çıkardı. Beşiktaş'ın en sağlam bölgesi olan defansının ortasını Ferrari ve Sivok'u da etkisiz hale getirdi. Sezon başından beri 11 haftada verdiğimiz pozisyonu tek maçta Trabzonspor'a verdik. Ama dün gece öyle bir Hakan vardı ki, hayatının kariyer maçını oynadı dersek herhalde yanlış olmaz. Resmen tek başına 3 puanı aldı. Dün akşam Denizli'nin şans melekleri yine omuzlarındaydı. Maç 90 dakika Trabzon'un hakimiyetinde geçti. İlk 45 dakika Beşiktaş, bırakın ceza sahasına girmeyi, orta sahayı geçemedi. İnanılacak gibi değil Beşiktaş'ın şutu yoktu.

    İkinci yarıya yine dahiyane değişikliklerle başladık. İbrahim Kaş sağ bek, Yusuf Şimşek'de 1 senedir neredeyse ilk defa gerçek yerinde forvet arkasında oynadı. Biraz kıpırdanma oldu. İlk yaptığımız rakip alandaki baskı ile kaptığımız top gol oldu. Sonrası ise yine aynı değişen birşey olmadı. Trabzonspor Beşiktaş'ın gelemediğini görünce alabildiğince risk alıp iyice yüklendi ve çok net pozisyonlar yakaladı. Dönen topların hepsini Trabzonspor aldı. Sezonun en iyi futbolunu oynadılar. Beşiktaş ise sezonun değil belkide son yılların en kötü ve en korkak futbolunu oynadı. Son haftalarda olduğu gibi yine kötü oynayarak maç kazandık. Ama bu kazandığımız maçlar gelecek adına bizi camia ve oynadığımız futbol açısından biraz daha geriye götürüyor. Koskoca takım Mustafa Denizli'nin oyuncağı olmuş. Playstation oynarken yapmayacağımız değişiklikleri Mustafa Denizli Beşiktaş'ın üstünde deniyor. Bundan daha acısıda başkan yada hiçbir yönetici birşey diyemiyor.

    Haftaya milli takımımızın oynamayacağı playoffun arası var. Sonrasında ise İnönü'de Fenerbahçe maçı. Dünkü kadroyu ve maçı gördükden sonra Fenerbahçe maçına Denizli hangi takım ve kadroyla çıkarsa çıksın bizim için şaşırtıcı olmaz. Tek dileğim kalede Hakan'nın olması. Trabzonspor maçında oynadığı futboldan dolayı değil, kalede Rüştü'nün olmaması gerektiğinden dolayı bu düşüncedeyim. Her pozisyona el kaldıran, özellikle Fenerbahçe maçlarında kolay gol yeme hastalığına bulaşan Rüştü'nün oynamaması gerektiğini düşünüyorum.

    İbrahim Toraman hafta içinde kendi internet sitesinde Wolsburg maçını tribünde izlediğini ve Beşiktaş taraftarının 2-0 'dan sonraki protestosu karşısında gözlerine inanamadığını açıklamıştı. Taraftar olarak bizde Trabzonspor maçını izlediğimizde onun Wolsburg maçında yaşadığı şokun kat ve kat daha fazlasını yaşadık. Acaba dünkü maçı Ümraniye'de takım arkdaşlarıyla beraber tekrar izlediklerinde hissettiklerini haftaiçi kendi internet sitesinden deklare edebilir mi?

    7 Kasım 2009 Cumartesi

    Spor Mutlu Insanların Isidir || Takım - Yonetim - Taraftar



    Bir takım düşünün;bugune kadar Akatlar parkelerinin görmediği en domine en iyi hucum eden yani en güzel basketbolu oynasın. Ligde butcesinin 2 katı olan ve gectiğimiz hafta tarihinin en pahalı takımını kuran Efes Pilsen'i yenen takımı daha ilk yarıda basketboldan sogutsun. (20 dk 20 asist 20 fark) Işte bu takım bu hafta içerisinde daha 3. hafta olmuşken odeme yapılmadıgı icin bazı oyuncuların idmana cıkmadıgı belirtilen takım.

    Sponsorluk dan gelecek para ile butcelerini duzenleyen takımın, daha sozlesme imzalayalı 2 ay olmuşken oyuncuların paraları odenmemesi işte bu neden bile "yeter" dedirtmeye yetiyor.Insan ister istemez sormadan da edemiyor tabi Cola Turka'dan gelen paralar hucum etmeyi unutmuş futbol takımı mı daha fazla hakediyor ??

    Eğer ki sadece futbol endeksli bir klup olunmak isteniyorsa da basketbol da Efes Pilsen modeli gibi butun amator subeleri kapatıp sadece futbol klubu olunsun. Cunku gercekten yeter daha 3. hafta da çıkan dedikodular ve gercekten takımın kimyası ve oluşturulan organizasyon cok ust duzey ve cok iyi oturmuş durum da bu takımın da havasını bozabiliyorsanız artık soylenecek tek bir kelime bulamıyorum.

    Telekom maçına geçecek olursak ki geçecek fazla bişey yok ilk yarı zaten oyun koptu. Yukarı da da belirttiğim gibi Akartlar parkeleri boyle bir basketbol görmedi. Inanılmaz hucum setleri her plana karsı hazırlanmış savunma kurguları basta Burak Bıyıktay'a tesekkur ediyorum cunku bu takımın ritmi bozulmazsa aynen bugun ki gibi; ilk 10 dk da 40 dk lık basketbol seyir zevkini bize tattıracak.



    Ve taraftarlar, bugun bi yakınımızın cenazesi oldugu icin ben de maça gidemedim ve macı televizyondan izledim. Salonu gorunce gercekten hayal kırıklıgına ugradım. Acaba taraftarlar neyi bekliyor veya soyle soruyim Besiktaslılık acaba gercekten Besiktas sevgisi mi ? yoksa Fenerbahce ve benzeri takımların nefreti mi ??

    Normal bir taraftar izlediği spor branşından seyir zevki almak ister oyle değil mi, o seyri de ozel oyuncular sağlar. Türkiye'ye gelmiş Naumoski ve Mula'dan sonra en yetenekli ve en iyi guard ! olan Mire Chatman'ı izlemeyi ben şahsen butun Besiktas futbol takımına ve hatta Nba'den Milwaukee - Portland - New Orleans gibi takımları izlemeye tercih ederim. El Amin gibi savunma yapmayan mucadele etmeyen bir oyuncuya tabiri caizse tapan bir taraftar grubu Chatman için semtte heykelini dikmesi gerekir. Sadece özellikleri bile baksanız bu oyuncunun ne kadar özel bir oyuncu oldugunu anlayabilirsiniz.

    Başka bir neden ne olabilir diye dusundugumuzde aklımıza ikinci olarak da bilet fiyatları geliyor. Yahu 7,5 lira ya. Hergun kumbaraya birer lira atsanız haftasonu rahat rahat maçınızı izlersiniz. Boyle bir takımı izlemenin degeri 7,5 lira, en düşük bir sinema bileti bile 8 lira.

    Onumuzde ki hafta Efes Pilsen maçı var. Ve haftaya da bu guzel basketbol devam edeceğini dusunuyorum. Efes Pilsen maçı Besiktas taraftarı için milad olsun. Cunku bunu biz daha onceleri sıkca basardık. Arkadaslar, dostlar ve butun Besiktas taraftarları hatırlarmısınız bilmiyorum 2 sezon once Fenerbahce maçında eski kartalbasket.com yeni besiktasbasket.com da ki arkadaslarımız ve abilerimiz ile beraber butun karsı trıbunu kaplayan buyuk bir pankart yaptırmıştık. Oyle bir ortam vardı ki salon da insanın duygulanmaması içten bile degildi oyle bir atmosfer de degil Efes Pilsen Euroleague'nin belli başlı kalbur takımları dışında diğer takımlar bile zor çıkar.

    O zaman gelin hep beraber birlik olup şampiyonlugun en iddialı takımı olan Besiktas basketbol takımına destek olalım. Inanın 2-3 maç duzenli gelseniz daha sonra artık hafta sonu gelse de basketbol maçımızı izleyelim diye heyecanlanmaya baslayacaksınız.

    Son olarak Burak Bıyıktay'ın bence yılın sozu olabilecek cumlesi ile bitirelim; Spor Mutlu Insanların Isidir. Taraftar gelip basketbol takımına destek olursa yonetim de takımın maaşlarını zamanında oderse bu takım sezon sonu 34 senelik bir özlemi giderebilecek seviye de ve o denli iyi bir kimyaya sahip ....



    Haydi Taraftarlar Zamanı Geldi; Remzin Kartalları gibi Manileri Yen Aş, Layıktır Bu Vasıflar Sana Ey Şanlı Beşiktaş ...

    1 Kasım 2009 Pazar

    TSL 11.Hafta Beşiktaş-Ankaragücü


    Sezon başında süper kupa maçıyla başlayan Beşiktaş ve TFF arasındaki soğuk savaş Ankaragücü maçı haftasında ve maç sonrasındada kendisini hissettirdi. Bende ertelemeye karşı düşünenlerin safındayım. Ancak maçın 4 saat önce oynanma isteğinin geri çevrilmesini gerçekten anlayamadım. 3 gün arayla oynanan maçlarda saatlerin ne kadar önemli olduğunu biliyoruz. 90 dakika oynayan bir futbolcunun vücudunun 48 saat sonra tekrar bir 90 dakika oynayacak kapasiteye ulaşacağı bilimsel dayanağından yola çıkarsak Mustafa Denizli'nin maç sonrası yaptığı açıklamalarda ne kadar haklı olduğunu anlayabiliriz. Bizim için olayın diğer bir acı yönü ise Beşiktaş yönetiminin acizliği ve basiretsizliğidir.

    Maça dönecek olursak; Beşiktaş maça Beşiktaş gibi başladı. Yüksek tempo, dikine paslar, rakibe kendi alanında yapılan pres, İbrahim Toraman ve İsmail Köybaşı'nın yaptığı bindirmeler. Kısacası ilk yarının belirli bir bölümünde Beşiktaş İnönü'de kendi taraftarı önünde oynaması gerektiği gibi oynadı. Golü erken bulunca bildiğimiz Beşiktaş tekrar geri döndü. Tıpkı Denizli, Kasımpaşa ve Eskişehir maçlarındaki gibi son dakikalarda ecel teri döktük. Onun için aynı konuları yazmak yerine, Beşiktaş ile ilgili genel olaylardan bahsetmekte fayda var.

    Beşiktaş'ı 2 ayrı kutupta ele almak lazım. Beşiktaş'ın takım savunması Ernst ve Fink yanyana oynadığı zaman gerçekten mükemmel. İlk yarıda Ankaragücü neredeyse kaleye gelemedi. Top rakipteyken hücum oyuncuları dahil herkes topun gerisine geçiyor. Bu konuda takım olarak bir sıkıntımız yok. Maalesef hücum hattı için aynı sözleri söylemek gerçekten imkânsız. Türkiye'nin en formsuz hücum hattına sahibiz desek yanlış olmaz. Ankaraspor maçındaki hükmen galibiyeti saymazsak, 10 haftada 8 gol atmışız vede 2 gol atan oyuncumuz yok. Sanırım bu istatistik herşeyi açıklamaya yeter. Hücum oyuncularının artık bir an evvel kendilerine gelmesi gerekir. Belkide sezon başından beri en zorlu dönemece giriyoruz. Wolsburg ile başlayıp Trabzon, Fenerbahçe, Manchester United ile devam eden çok zorlu, Avrupa ve Türkiye'de bundan sonraki yol haritamızı çizecek bir dönemecin başındayız.Umarım bu süreçten alnımızın akıyla çıkarız.

    Maçın bence göze batan 2 önemli olayı vardı. İlki İsmail'in geldiğinden beri en iyi futbolu oynamasıydı. Dünkü futboluyla yüreğimize su serpti desek herhalde yanlış olmaz. İkinci önemli olayı ise Ankaragücü ve Bursa arasındaki malum kardeşlikten dolayı, oynadıkları maçların 6.ve 16. dakikalarında birbirlerine bağırdıklarını biliyoruz. Dün akşam Ankaragücü taraftarının tamda 16. dakikada Bursa diye bağıracakken Beşiktaş'ın golü bulması herhalde bir yerlere verilecek en güzel mesajdı.

    Wolsburg maçında Beşiktaş'a sonsuz başarılar!!!