rss
twitter

    15 Kasım 2009 Pazar

    Besiktas 84-88 Efes Pilsen


    Maçtan önce arkadaşlar ile sohbet ederken en çok değindiğimiz konu Efes Pilsen'in yavaş yavaş oturttuğu 4 kısalı sistem ve bu sistem içerisinde Shumpert ve Nachbar'ın rolleri idi. Maç suprizlerle başladı ilk surpriz salon dışında yaşandı ve ilk defa maça girerken kimlik kontrolu ile karşılaştım! Bu konuyu pek irdelemek istemiyorum çünkü maç içerisinde de takımı etkileyecek yönetim aleyhine çok fazla tepki de vardı. Yani neresinden tutsak artık elimizde kalacak bir konu şahsen iki tarafında bu konuyu abarttığını düşünüyorum. Neyse maça dönecek olursak ikinci büyük surpriz ise Charles Smith'in 6. yabancı olarak kenarda oturmasaydı. Charles Smith'in kenarda oturması demek dışarıdan oynanmayacağının işareti idi. Ve asıl surpriz ise maçın başında yaşandı Efes Pilsen bugüne kadar oynadığı maçlar dışında Besiktas'ı iyi etut edip ilk çeyrek boyunca çift uzunla oynayıp hep içerden oynayarak takımı içeriye gömerek oynadı.


    Maçın başında oynanılan 2 tane ikili oyunlardan sonra en kötü alan savunmasına geçip içeriye top aldırmayacağımızı düşünüyordum ki Kerem-Kasun ve Thornton-Kaya ikili oyunları ile birbirinin kopyası en az 10 sayı gordük ilk çeyrekte. Aslında Baxter ve Cevher gibi hem kuvvetli hem de hareketli uzunlarımıza sahipken bizim oynamamız gereken ikili oyunları hep Efes Pilsen oynadı. Ve Efes Pilsen bir anda oyunda üstünlüğünü ilk çeyrekte göstermiş oldu. Ta ki Kasun'un üçlemesine kadar. Mario Kasun'un üçlemesi ile Efes Pilsen bu kadar ikili oyun yeter diyip Thornton ve Rakocevic'in delici özelliğini kullanarak kısalara yöneldi ve bunda da başarılı olarak oyunu koparmak istediler. Ama ilginç biçimde maç boyunca da bunu yaşadık Efes Pilsen tam oyunu koparıyorum derken hep bir cevabımız vardı. Ilk ceyrekte de cevabımız Baxter'dı.



    Ilk çeyreğin sonunda inanılmaz bir mücadele vardı. Yunanistan deplasmanından yorgun gelen Efes Pilsen'in bu kadar yüksek tempoda maça başlayacağını da kimse tahmin etmiyordu. Işte boşu 1.5 - 2 milyon euroluk oyuncular olunmuyor. Yukarıda çizelge de isabet oranları yer almakta. Ilk çeyrekte pota altında Efes Pilsen'in 7 basketi gözükmekte bu da 14 sayı demek ilk yarının skoru ise 20-20 idi. Ikili oyunlara karşı bu kadar pasif savunma yapmamızın nedenini bir turlu anlamadım maç boyunca çünkü bunu Efes Pilsen sıkca denedi ve başarılı da oldu. Aklıma sadece 2 cevap geldi; Ya alan savunmasına hiç çalışmıyor bu takım. Ya da ikili oyunları sıkca oynamadığı için savunma yönüne de bir türlü önlem alamıyorlar.

    Ikinci çeyrek de ise Efes Pilsen yine maça çok hızlı başladı özellikle Ender'in oyuna girmesi ile Chatman'ı çok fazla yıprattı. Savunma da bu kadar yıpranan Chatman hucumda da pek ekstra oynayamadı. Engin Atsur'un yokluğunda da bir turlu dinlendirme şansı bulamamız da ikinci periyod da sıkca başımızı ağrıttı. 2. periyod da maç geneline yansıyan 2 olay gercekleşti. Bunlardan biri Efes Pilsen artık sayı olarak öne fırladı ve minimum 5 sayı farkta maç boyunca götürmesini bildi. Ve ikinci olay ise bizim serbest atış handikabımızın başlaması. Deplasman olsa bir nebze anlasılır ama sabah akşam idman yaptığın kendi salonunda bu kadar düşük serbest atış yüzdesi ile oynamanın pek bir acıklaması olamaz.


    Ikinci periyod da Efes Pilsen yine ikili oyunlarla ile 8 sayı buldu. Burak Bıyıktay'dan bir turlu beklenen hamle gelmedi. Herkes kenardan hamleleri bekler oldu; acaba ne zaman Ispanya - Yunanistan macında ki gibi veya Turkiye - Ispanya macında ki ikili oyunlara karşı yapılan ortaya uzun yana 2 hareketli kısa sistemine veya alan savunmasına ne zaman gecicez diye merak ediyordu ki bu sefer de imdadımıza Muratcan Guler'in ustuste bulduğu 5 sayı yetişti. Ve yine tam Efes Pilsen oyunu kopardım derken cevabımız gecikmedi ve devreyi 41-36 yenik kapadık.

    Ve 2.yarı da çok büyük bir mücadeleye sahne oldu. Bu sefer sahnedi 2 kişi vardı. Biri Bostjan Nachbar ve hakemler. 3. periyoda da Efes Pilsen cok hızlı başladı. Özellikle Efes Pilsen Nachbar ve Thornton ikilisi üzerinden 2 ayrı set oynarak neredeyse periyodu bitirdi;


    Newley'in ayaklarının yavaslılığını fırsat bilen Thornton hemen hemen her topta içeriye dalarak savunmanın dengesini bozarak bazen cizgiye Shumpert'e pası verip Shumpert'e yapılan uzun yardımını cok iyi kullanıp Nachbar'ı boş yakalayarak buldukları sayılar. Veya yine Thornton ile içeriye dalıp direk Nachbar'a inen toplar. Ve Nachbar'ın bireysel hucüm performansları. Bu dakika'ya bir türlü teknik heyetin ikili oyunlara karşı hamlede bulunmaması fırsat bilen Ergin Ataman Nachbar'ı da çok iyi kullanmasını da bildi. Ergin Ataman gerçekten Türk topraklarından yetişen en iyi basketbol koçu diyebilirim. 3 periyod da skor 58-50 ye geldiğinde oyun yine kopma noktasına geldi ve Efes tam oyunu koparıyorum derken bu sefer de cevap Haluk Yıldırım'dan geldi. Aslından Haluk'un kullandığı top çok yanlıştı ama girince oyun yeniden dengelendi.


    3.periyodun sonlarına doğru pota oyun dengelendiğinde 2 ayrı hucum izledik biri Besiktas cephesinde diğeri de Efes Pilsen cephesinde idi. Efes Pilsen yine maç boyunca hep doğru yaptığı işi olan ikili oyunu oynadı ve basketi buldu. Bizde ise serbest atışlarda ki inanılmaz isabetsizliğin yanına 2 olumsuz şey daha eklendi. Biri Cevher Ozer'in performansı diğeri ise hakemlerin çalmadığı düdükler.

    Son periyot da ise diğer periyotların aksine Besiktas çok iyi başladı. Özellikle içerde Baxter'ın kişisel gayreti dışarıda da oyundan nerede ise hiç çıkmayan Chatman'ın oyunu kontrol altına alması ile ve taraftarın da inanılmaz desteği ile oyuna ortak olmasını bildik. Oyunun son bolumunde ise mücadele cok ust duzeye yukseldi. Oyun son bolumlerinde Efes Pilsen'i 3 defa yakalama şansı elde ettik. Birinde Haluk Yıldırım'ın 2 tane üst üste kaçırdığı üçlükler bir diğeri ise Cevher Ozer'in kacırdığı ucluk pozisyonu ve önemlisi ise maçın son 24 saniyesi idi. Son dakikaya kadar sabah akşam antreman yaptığın potalara serbest atış atmakta zorlanan takım rakibi fark 2 sayı iken hiç sana 24 saniyeyi kullandırır mı ?? Tabi ki kullandırmaz. Cok yanlış bir secimdi Chatman hemen yarı sahayı geçip içeriye dalacaktı en kotu faul alırdı ama hiç yoktan fark indirerek daha fazla sure kazandırabilirdi veya en iyi ihtimalle macı uzatacaktı. Ama ne yazık ki yine maç sonu ve yine taktisel bir hata ve kaybedilen bir maç.


    Son periyot da yine Nachbar'ın kişisel şovu devam ediyordu. Bu sefer Nachbar'a eşlik eden savunma da Kaya Peker oldu. Cok kritik bir blok ve çok kritik bir pozisyonda topa hamle yaparark topu ölü noktaya uzaklaştırdı. Ve galibiyet de en az Nachbar - Thornton ve Kasun kadar payı vardı. Maçı genel olarak ele aldığımızda ilk söyleyeceğimiz konu bence ne serbest atışlar ne hakemler bu maçın galibi Ergin Ataman'dır. Burak Bıyıktay ilk defa sezona koç olarak başlıyor ve Ergin Ataman gibi tecrübeli bir koç karşısında ilk sınavında (sıfırdan kendi kurduğu sistem ve takımla) başarısızlıkla ayrıldı. Özellikle Efes Pilsen'in uyguladığı her ikili oyun özellikle ilk yarı neredeyse basket ile sonuçlandı. Bir türlü Burak Bıyıktay'dan ikili oyunlara karşı hamle gelmedi. Yenilginin başlıca nedenlerinden biri de serbest atışlar. Böyle bir maçta sabah akşam idman yaptığın kendi evinde %60 ile serbest atış atmak psikolojik olarak da takımın direncini dusurur. Ve son olarak hakem hataları. Aslında bu kadar kotu serbest atış atmasaydık veya son saniyelerde bu maçı alsaydık hakemlere cok fazla yer verecektim. Hakemler inanılmaz hatalar yaptı. Gozumuzun önünde çalınmayan düdükler hele ki son periyod en kritik pozisyon da Shumpert topu elinden kaçırıp tekrar topu yakalayıp topu sürmesine steps çalmayan bir hakemin ya art niyetli olduğunu düşünürüm ya da basketbol bilgisinden şüphe duyarım.

    Yalnız bu kadar olumsuzluklara rağmen son 24 saniyede maçı çevirecek noktaya gelmemiz de büyük başarıdır. Orada da sana 24 saniyenin tamamını kullandırmazlardı ki kullandırmadılar da çok farklı bir hucum stratejisi belirleseydik şimdi 5 de 5 ile 12.haftaya kadar çok iddialı bir konuma gelebilirdik..

    1 yorum:

    Adsız dedi ki...

    macı izlemiş kadar olduk.