rss
twitter

    17 Kasım 2009 Salı

    Kritik Cumartesi'nden Önce ve Sonra



    Beşiktaş-Wolfsburg maçını SKY TV’de anlatan Alman spiker Fritz von Thurn und Taxis’un, “Beşiktaş’ta herşey tesadüf üzerine kurulu. Benim oturduğum yerden bir sistemleri gözükmüyor” demişti.

    Bu bizim içinde bulunduğumuz anti-futbolun tarafsız biri tarafından net bir gözlemiydi aslında.
    Sürekli değişen kadro daha ileriye taşımamız gereken futbol ve oyun yapısını çok daha geriye götürdü. Fakat ilginç olan bu süreçte standartların üstünde puan alarak bir bakıma ligde hala iddaalıyız diyebildik.

    Son Trabzon maçında da 3lü defans oynayarak takımın tek değişmeyen yeri, savunmasını da değiştiren "Sir"Denizli bir bakıma kaleci Hakan'ın bir zamanlar Casillas vari kurtarışları ile 3 puanı cebine koydu. Belki de her maç yaptığı bir taktiktir bilemiyorum. Kendide dahil takımının oynadığı oyunu kimse çözsün istemiyor olabilir de. Daha önce de dediğim gibi strandartlar ve oyuncu tercihleri konusuna değinmek istemiyorum çünkü belirttiğim gibi ard arda 10 maç kazansak da 11. maça yine farklı kadroyla çıkacağımızı düşünüyorum.

    Yanlız şu bir gerçek. Beşiktaşlı'nın skor ve kazandığı puandan çok şu aralar sahada gördüğü oyun ve büyük takım gibi oynamamasıdır daha umrunda olan.

    Kasımpaşa-Eskişehir-A.Gücü-Trabzon maçlarının hangisi bittikten sonra bu maçı gerçekten hakettik diyebildik ? Ya da bu maçların hangisini rahatça izleyebildik ?
    Birşeyler sürekli yanlış gitmeye devam ediyor fakat herkes kendini kurtarma derdinde. Dolayısıyla kazanmak herkesin istediği öncelik, tabi buna da saygı duymak gerekir fakat saygı duyulacak başka birşeyler arıyor ne yazık ki insan.

    Bunların bir kısmı içimizden geçenlerdi. Şimdi önümüze bakalım, 4 senedir kaybettiğimiz bir Fenerbahçe derbisi var İnönüde. İyi olduğumuz dönemler dahil kaybetmişiz. O kadar önemli maç ki, eğer kazanırsak ilk yarıyı puanları eşitleyerek bile kapatabiliriz.

    Çünkü Fenerbahçe'nin çok zor bir fikstürü olacak cezalarını da eklersek.
    Fenerbahçe maça yine bilindik bir kadro ile çıkacağını düşünüyorum. Açıkçası Kazım'ın yine santrafor gibi oynayacağını düşünüyorum. İlk amaç puan farkını korumak dolayısıyla kontrollü oyun olacak onlar adına.
    Bilica'nın olmaması çok büyük kayıp değil bence, diğer rakiplerin stoperlerini kolay kolay zorlayamadığımız düşünülürse Bekir yada Önder'in oynaması onlar için sorun teşkil edeceğine pek ihtimal vermiyorum.

    Bol pas yaparak orta alana Emre ve Cristian hatta Mehmet Topuz üçlüsünün mücadele gücü yüksek futboluyla hakim olmak isteyecekler.
    Bize gelince öncelikle kalabalık bir orta saha düşünülmeli. Fink-Ernst-Tabata 3lüsü muhtemelen oynayabilir bu maçta. Tello'nun milli maceraları düşünülürse kadroda bile olmayabilir.
    Fenerbahçe maçlarını iyi oynayan ve Fenerbahçe'ye sürekli ters gelen Bobo ilk tercih olmalı. Kanatlarda da mücadele gücü yüksek rakip bekleri kovalayabilecek isimler oynamalıdır. Yusuf maçın gidişatına göre kullanılmalıdır bence.
    Ernst-Fink-Sivok ve Ferrari'den oluşacak o blogun dikine ve derinlemesine paslarla geçilebileceğini sanmıyorum. Dolayısıyla kenar oyuncularımız hem hücum hem savunma biraz fazla mesai yapmak zorunda kalabilir.
    Ne olursa olsun taktik disiplinden kopmamalı, maçı bir bütün olarak oynamalıyız.
    Fenerbahçe yenilmeyecek bir takım değil. Yeter ki biz tekrar büyük bir takım olduğumuzu hatırlayalım, kazanırsak büyük kazanalım kaybedersek büyük kaybedelim.

    Bol şans...

    1 yorum:

    Adsız dedi ki...

    hiç umudum yok.