rss
twitter

    9 Eylül 2009 Çarşamba

    MİLLİ "TAKIM"

    MİLLİ "TAKIM"

    Başlıktada belirtilidiği gibi 2006 Dünya şampiyonası hariç 2001'den bu yana grup maçlarında takım sıfatını hakeden en iyi maçlarımızı oynadık ve grup 1. cisi olarak 2. tur maçlarında avantajı ele geçirdik. Bu noktadan yola çıkarak bizi "TAKIM" yapan faktörlere bir göz atalım.

    Ersan İlyasova devreye girdi

    Hazırlık maçlarında özellikle Efes Cup da formda gözükmeyen Ersan üç maçtada özellikle maçın ilk dakikasından itbaren skorda devreye girdi. 4 numarada kullanılmasına rağmen hücumda bir forvet gibi dışarı çıkarak oynayan ve kendisinden yavaş savunmacısına eşleşme sorunu yaratan Ersan savunmada Lampe gibi oyunculara karşı fiziken zorlansa da hücumun yanında özellikle ribauntlarda verdiği katkı ile çok iyi bir ilk tur geçirdi.

    Oyun Kurucular ve Ender Arslan

    Her iki oyun kurucumuzda oyun temposunu oldukça iyi ayarlıyorlar ve skora önemli kakı yaparak savunmaların dikkatini dağıtıp Hidayet ve Ersan ikilisinden yükü alıyorlar. Polonya maçının başında Kerem Tunçeri'nin tempoyu düşürmesi, Litvanya maçında ise Ender'in ikinci yarıda deliciğini kullanarak skora katkı yapması ve akabinde kontrolü ele almamız en önemli iki örnek olarak gösterilebilir. Ender Arslan 2006 daki gibi aynı havada oynuyor ve istikrarsızlığının aksine müthiş bir yüzdeyle üçlük kullanıyor. Bu aslında çok manidar bir durum zira Ender 2006 dan sonra sezonu Olimpia, Tau ve Panionios'da geçirmiş ve her üç takımda da Efes yıllarında olduğundan daha yüzdeli üçlük kullanmıştı. Bu şekilde şut tehdidi olduğu sürece bir adım geri çekilmek zorunda olan savunmacısını da daha rahat geçebiliyor.

    Pota Altı ve Uzunların Kullanımı

    Bence şu ana kadar turnuvada en başarılı olduğumuz nokta. Öncelikle Litvanya maçına iyi başladıktan sonra ilk çeyrek sonunda geri düşünce bir çok kişi yine aynı senaryonun yazılacağını düşünmeye başlamıştı. Ancak 2. çeyreğin ortalarından itibaren Oğuz Savaş'ı ısrarla kullanmamız neticesinde hem hücumda rahatladık hemde rakip uzunları savunmada yorarak onların verimini düşürdük (Petravicius ilk yarı 15 sayı atarken 2. yarı 6 sayı attı). Polonya maçı ise bunun tepe noktası oldu ve maçın başında Kerem'in Ömer Aşık'ı çok iyi beslemesini 2. yarıda da yine Ender ile Ömer'in ikili oyunları ile devam etti. Oğuz ve Ömer kendi takımlarında sezon boyunca sırtı dönük bu kadar çok kullanılmadı. Ancak görünen o ki hazırlık kampı boyunca hem Tanjeviç hem de oyuncular her iki oyuncuya da bu konuda güven aşılamışlar. Hidayet'in ve Ersan oyunda olduğunda bile egolarını bir kenara koyarak oyun düzeni içinde ısrarla uzunları beslemesi (bir çok kez 7-8 saniye kalsa bile ısrarla içeri indirdiler) en önemli artılarımızdan biri oldu.

    Pas trafiği ve üçlükler

    Geçmiş şampiyonalarda son derece stabil oynayan ve hücumda yıldız oyuncuların eline baka bir yapıda oynuyorduk. Ancak elemelerden itibaren bu görüntü değişmeye başladı. Oyuncuların sürekli yer değiştirip bol kat yaptığı ve basketbolda en önemli noktalardan biri olduğuna inandığım "Uzun - uzun" pas alışverişinin olduğu göze hoş gelen bir oyun ortaya koyuyoruz. Üçlükler konusunda ise ligimizde bir çok takım, ister tempolu oynuyor olsun ister set hücumunda ağır tempoda oynuyor olsun, maç başına 25 civarı üçlük denemesinde bulunuyor ki bu çok yüksek bir rakam ve uzunların verimini düşüyor. Erken kopan Bulgaristan maçı dışında çok kritik bir maç olan Litvanya karşısında maç sonu 13 üçlük denemesinde 7 isabet bulmamız, uzun yıllar sonra iç dış dengesi bakımından en başarılı olduğumuz maçtı.

    2. gruplar öncesi oyun ve istatistikler bizim için iyi görünüyor.


    1 yorum:

    Adsız dedi ki...

    harika bir analiz, hurol bey ellerinize saglık. Sizden daha fazla analiz gormek isteriz