rss
twitter

    14 Ekim 2009 Çarşamba

    Bay Başkan

    Bir milli maç arası daha milli takımımız ve ülke futbolu açısından hüsranla bitti. Maalesef her zamanki gibi Türk Sporu'nun temel problemi olan ''istikrar'' konusundaki eksikliğimiz yüzünden başarılı olduğumuz bir Euro 2008'den sonraki 2010 Güney Afrika'daki Dünya Kupası'na katılamıyoruz. Neyse biz dönelim annemizin ligine.

    Turkcell Süper Lig'dede durum Beşiktaş açısından milli takımımızdan farklı sayılmaz. Çok çalkantılı ve saha içinin hiç konuşulmadığı Denizlispor maçıyla lige ara vermiştik. Maçın başlamasıyla birlikte başlayan yönetime karşı öfke seli golden sonraki dahili stat anonsu yapılırkende dahil olmak üzere maçın son saniyesine kadar sürdü. Sahadaki skor kimsenin umrunda değildi. Beşiktaş taraftarı geçen senede yönetim istifa diye bağırmıştı. Ama daha sonra rakiplerin beklenmedik derecede kötü sonuçlar almasıyla beraber girilen şampiyonluk macerasının hatırına susup, şampiyonlukta kuşkusuz en büyük pay sahibi olmuştur. En büyük pay sahibi diyorum çünkü; Geçen sene oynadığımız futbolun kalitesi ortada. Heleki şampiyonluk maçımız olan Galatasaray maçındaki futbol hala hafızalarımızdaki tazeliğini koruyor. Denizlispor maçındaki tepki takımın kötü gitmesiyle ilgili değildi. Bu tepki 6 yıllık Demirören yönetiminin icraatlerine karşı olan tepkiydi. Ama renkli basın bu tepkiyi ''Daha 3 ay önce şampiyonluk kutlamaları yapılıyordu takım 6 hafta kötü gitti diye böyle tepki olmaz'' şeklinde basite indirgemeye çalıştı. Oysa biraz hafızalarını yoklasalar 6 yıldır bu taraftarın hiçbir şekilde teknik direktörüne hiçbir zaman istifa çağrısında bulunmadığını, her zaman yönetimi istifaya davet ettiğini görebilirlerdi. Ama hepimizin bildiği gibi sadece görmek isteyen gözler görebilir.

    Denizlispor maçında olacak tepkiyi bilen Demirören kendince önlemler almış. Bedava bilet dağıtarak organize bir şekilde bu grupları tribünlere yerleştirdi. İstiklal Marşı biter bitmez hemen kendi oturduğu protokol tribününün altında kendisi aleyhine açılan pankartı karga tulumba indirip tekme tokat dövülen taraftarın dayak yiyişini izlerken acaba neler hissetti? Kadın, kız çoluk-çocuk demeden tribündeki insanlara 15-20 kişilik gruplar halinde tabiri caizse tekme tokat dalan üzerinde Beşiktaş ile ilgili hiçbir materyal bulunmayan grupları tam karşıdan izlerken neler hisseti acaba? Maçın 35. dakikasında stadı terketmek zorunda kalanları oturduğu yerden gördümü acaba? Bir başkan düşünün kendi taraftarını dövdürmek için organizasyon yapıyor. Dünkü açıklamasında tribünleri temizleyeceğini ve camiayı kendisine destek vermeye çağırıyor. Camia derken kimleri kastediyor. Taraftarı kastediyorsa kendi tuttuğu adamları bile Kayserispor maçını uzatma dakikalarında kendisini istifaya davet ediyordu. Kayserispor maçından sonra geçen 2 haftada ne değiştide bu arkadaşlar Demirörenci oldu onlara sormak lazım. Eğerki kongre üyelerini kastediyorsa o konuda bütün Beşiktaşlıların şüpheleri var. Çünkü Süleyman Seba'dan sonra kulübe diğer takım taraftarlarının üye yapıldığını biliyoruz. Tabiki birde seçim zamanlarında insanların vaatlere göre fikir değiştirdiğinide biliyoruz. Kongreye 3 ay kala yönetimin istifası pek akıl karı değil. 3 ay sonra yapılacak kongrede üyelere çok büyük iş düşüyor. Verecekleri oylar Beşiktaş'ın resmen geleceğini çizecek. Milyonlarca Beşiktaşlının vebali onların boynunda. Sandıkdan çıkacak sonuca tabiki saygı duyacağız. Ama Bay Başkan şunu unutmasınki Beşiktaşı değil Süper lig şampiyonu, Şampiyonlar Ligi şampiyonu yapsada bu taraftar kendisine olan saygısını ve inancını kaybetmiş, kendisinide istemiyordur. Camia dediğimiz olgu sadece kongre üyelerinden oluşmuyor. Bu kulübü karşılıksız, hiçbir çıkar gözetmeden seven milyonlarca taraftarı var. Artık onların sesine kulak vermenin zamanı gelmedimi Bay Başkan?

    Hiç yorum yok: