Beşiktaş kimlik arayışı içinde. Bazen bu arayış sahada açıkça gözlemlenebiliyor. Beşiktaş zaten bunun neticesinde masaya yumruğunu vurup patron benim diyemiyor, çünkü taktik düzeni, oyuncu yapısı ve Musatafa Denizli faktörü buna engel oluyor.
Aslında zaman zaman bunu yaptıklarında, yani oyuna ağırlıklarını hissettirdiklerinde başarılı sonuçlarda aldılar fakat bunlar sonucu değiştirmedi hiçbir zaman.
Beşiktaşın genel bir oyun düzeni de yok oyuncu düzenide. Bunu şu şekilde anlatırsak daha açıklayıcı olur sanırım, Fenerbahçe ayağa paslarla hatta fazlaca gereksiz paslarla oyunu karşı alana yıkıp yavaş tempoda oynamayı seviyor. Çünkü oyuncu kadrosu ve yapısı buna müsait. Galatasaray ise orta sahası ve gol ayaklarıyla hep birlikte rakip sahada hızlı ve organize bir şekilde izleyenlere zevk verecek bir futbol sergiliyor(du). Aslında yapılan son transferinden sonra onlardan da şüpheliyim.
Beşiktaşa geçtiğimizde ise durum daha farklı, daha karmaşık bir düzen, tam olarak ne olduğu belli olmayan bir futbol anlayışı ile bazen şans bazen mücadele bazen bireysel beceriler ile kazandığımızı açık açık söyleyebilirim.
Lig başladı, devre oldu, hatta yakında bitecek fakat biz her nedense henüz hazır değiliz. Daha önce Fenerbahçe maçına sayılı günler kala yine bir yazımda Beşiktaş karar vermeli, büyük takım gibi oynamalı, kazanacaksa büyük kazanmalı kaybedecekse büyük kaybetmeli demiştim.
Beşiktaş o gün gerçek kimliğini bulmuştu aslında, inatçı savaşan bir takım vardı sahada. Gollerede baktığımızda organize bir ekibin işi gibi gözüküyordu. O gün Beşiktaş ne kadar büyük olduğunu hatırlamıştı tekrar, hatta hatırlatmıştı da. Fakat daha sonra Beşiktaş mücadele etmekten vazgeçti. Tabi bunun içinde türlü sebepler de vardı. Yaklaşan kongre, ödenmeyen maaşlar, tribünlerin dinmek bilmeyen öfkesi vs...
Şimdi yine bir derbi maçı yine İnönü ve yine bir var olma mücadelesi. Beşiktaşlı, takımını kaybettiği GaziAntep maçıyla değil de kazandığı Fenerbahçe maçıyla yargılamalı bu maçtan evvel. Çünkü Beşiktaşın kazanmasını sağlayan mücadele ruhu bir kez daha sahada olacak Pazar akşamı.
Durum ve moraller her ne kadar kritik olursa olsun, Perşembeden Madrid yorgunu ve eksik sayılabilecek bir Galatasaray karşında alınacak net bir galibiyet hem camiayı hemde tribünleri en azından bir süre için tekrar birleştirir.
Beşiktaşım en büyük problemi dediğim gibi kimlik problemi. Varsın kaybetsin önemli değil, ama Beşiktaş büyüklüğünü hatırlasın,
Daha önce de dediğim gibi büyük kazansın yada büyük kaybetsin...
Bol şanslar ...