rss
twitter

    25 Ocak 2010 Pazartesi

    Beşiktas Başkanı Kim Olur ?

    Rakamların Dili || 72.561.312


    Türkiye nüfusu Aralık 2009 sayımına göre 72 milyon 561.312 kişi olarak belirlendi.

    Nüfusun % 50,3’ünü (36.462.470 kişi) erkekler, % 49,7’sini (36.098.842 kişi) ise kadınlar oluşturmaktadır.


    24 Ocak 2010 Pazar

    Işte Spor Yöneticiliği

    Murat Aksu'nun yönetim listesinde önemli kişilerden birisi olan Emre Berkin ile Lig Tv harika bir röportaj gerçekleştirmiş. Gerçekten sevinerek ve umutlanarak okuduğum bir röportaj oldu. Özellikle amatör branşlarda ki hedefini gerçekleştirirse adını sadece Beşiktaş değil Türk spor tarihine yazdırır. Amatör branşlar için harika bir hamle olur.

    Yenilirken kahrolmayı, üzülmeyi özleyen yani Beşiktaş'dan iyice soğuyan taraftar için artık değişim şart.



    “BEŞİKTAŞ KEYFİ YÖNETİLİYOR”
    Türkiye’de önemli işler başarmış ama medyatik olmayan önemli insanlar var. Siz de bunlardan birisiniz. Microsoft’ta çok önemli görevlerde bulundunuz, uluslararası alanda yöneticilik yaptınız. Liderlik vasfınız var ki bu noktalara geldiniz. Çünkü bu kadar üst düzey göreve gelmek için bilgi ve birikim yeterli değildir, aynı zamanda liderlik vasfı olmalıdır. Bundan dolayı ilk olarak Yıldırım Demirören’de lider özellikleri görüyor musunuz, bunu sormak istiyorum? Veya hangi özellikleri eksik buluyorsunuz?
    Yıldırım Demirören’i çok yakından tanıyan biri değilim, sadece icraatlarından tanırım. İyi bir Beşiktaşlı; bundan kimsenin şüphesi yok, eminim ki sabah akşam Beşiktaş’ı düşünüyor. Fakat liderlik tek başına yaşanan bir şey değildir. Liderin yapması gereken ilk şey iyi bir takım oluşturmak. Futbol takımından bahsetmiyorum, yönetimden bahsediyorum. Bu takımı oluşturduktan sonra da kararları ortak bir akılla almak gerekir ki; sonra herkes arkasında durabilsin. Kolektif akılda hata riski de azdır. Beşiktaş’a dışarıdan baktığımızda işlerin keyfi yönetildiğini görüyoruz. Sabahtan akşama, akşamdan sabaha kararlar değişiyor. Bunlar biraz tek başına alınmış kararlar gibi görünüyor. Oysa bizim yönetimimize bakıldığında, o kadar kuvvetli insanlar var ki; onların görüşünü almadan tek başınıza bir yola girmeniz zor.
    “BU İŞLER ÇOCUK OYUNCAĞI DEĞİL”
    Mevcut Beşiktaş yönetiminde de çok güçlü isimler var ama…

    Mutlaka öyledir. Ama bu bir yönetim tavrıdır, bir lider tavrıdır. Zaten, Demirören’in birinci dönemi sonrası Murat Aksu’nun Demirören ile devam etmemesinin nedeni, önemli kararların ayaküstü ve anlık hislerle alınmasından kaynaklanıyor. İkinci dönemde de aynı şeyler oldu. Akşam kalkıyorsunuz “PAF takımla çıkacağım” diyorsunuz, sabah karar değiştiriyorsunuz. Bunlar çocuk oyuncağı işler değildir, ciddi işlerdir. Karar vermeden önce on kere düşüneceksiniz. Bir karar verdiniz mi de arkasında duracaksınız. Biz bu işe Ağustos-Eylül ayında 4 kişi başladık. Zamanla yönetime girecek her kişiyi hep beraber seçme kararı aldık. Beşinciye dört kişi, altıncıya beş kişi karar verdik.
    Peki mesela Murat Aksu’nun isteyip de çoğunluk istemediği için yönetime giremeyen oldu mu?
    Evet oldu. Yaklaşık dört beş kişi…
    “MURAT AKSU ELİNİ DEĞİL KAFASINI TAŞIN ALTINA KOYDU”
    Çok önemli bir riskin altına giriyorsunuz. Büyük bir kulübe yönetici olmak, itibarı riske atmaktır. Neye güvenerek bu riski göze aldınız?

    Ben işin ilk nasıl oluştuğundan başlayayım. Murat Aksu’ya en çok saygı duyduğum konu en zor zamanda bu cesareti gösterip, kendi itibarını ortaya koyup, elini değil kafasın taşın altına koyup aday olmasıdır. Hepimizin ortak noktası bu… Zaten seçim sloganımız da değişim istememizdir. Bildiğiniz gibi bu yönetim, geçen seçime tek aday girdi, Aksu aday olmasa büyük ihtimalle yine tek girecekti ve üç sene daha aynı tas aynı hamam devam edecekti. Biz iyi Beşiktaşlılar olarak buna razı olmadığımız için bu riski göze aldık. İtibarımızı, zamanımızı, manen madden bu yola koymaya karar verdik.
    “BİZ AKILLICA PARA HARCAYACAĞIZ”
    Gece yatağa yattığınızda “Kazanırsak ve bu işin altından kalkamazsak ne olur?” diye düşünüyor musunuz?

    Kendimize güveniyoruz. Şu anda üstesinden gelmemiz gereken en önemli sorun Beşiktaş’ın çarpık mali tablosu. Kulübün gelirleriyle giderleri arasında büyük bir fark var. Kulüp borç içinde ve borç günden güne büyüyor; çünkü giderimiz gelirimizden fazla. Bizim ilk yapmamız gereken iş, borç ödemeye başlamadan önce bu kanamayı durdurmak.
    Gideri mi kısacaksınız yani?
    Biz akıllıca para harcayacağız. Gelirleri bir yere kadar kısabilirsiniz. Sonuçta burası Beşiktaş. Takım ve hedefler küçülemez. Belli bir harcamanın altına düşemezsiniz. Ama futbolcu transferlerine harcanan paraya bakın… Kaç oyuncu gelmiş, kaç oyuncu gitmiş, bunların bir tanesi hariç hepsinden zarar etmişsiniz. Büyük paralara aldığınızı bedelsiz bırakmışsınız. Birçok tazminat önemişsiniz. Bunların önüne geçmek lazım.
    “ANLIK KARARLARLA TRANSFER YAPILMAMALI”
    Akıllıca transfer herkesin söylediği ama çok az insanın yapabildiği bir şey. Siz nasıl yapacaksınız?

    Ben iyi bir futbol seyircisiyim ve iyi bir taraftarım. Ama benim çok iyi transfer yapacağımı söylemem, atmasyon bir beyanat olur. Bizim yapacağımız profesyonel bir yapı getirip, bir transfer komitesi kurup, sorumluluk ve belli bir bütçe verip, bu bütçe içerisinde operasyonu sürdürmektir. Anlık kararlarla transfer yapılmamalı. Herkes yanlış yapabilir ama bariz yanlış yapılmamalı. Mesela Tabata transferi ağızlara sakız oldu. Bu, onun için de kötü. Çünkü 8 milyon Euro onun cebine de gitmiyor. Bunun yanlış olduğunu anlamak için futbol ilahı olmaya gerek yok.
    “BORCU 1 GÜNDE ÖDERİZ AMA BİR ŞARTLA”
    Sayın Demirören “Muhalefet bana hakarete varan sözlerle saldırıyor. Böyle yaparlarsa seçildikleri ilk gün bana olan borcu isterim” dedi. Bu konuda ne söyleyeceksiniz?

    Hangi saygısız beyandan bahsediyorsunuz, ben öyle bir şey görmüyorum. Hatta tribünden Sayın Demirören’e küfredildiği zaman ilk tepki gösteren Sayın Murat Aksu olmuştu.

    Ama bu sözü sizleri kastederek söyledi.
    Biz sadece yanlışları ortaya koyuyoruz. Saygısız bir tutum yok. Başkana olan borca gelince de; oturulur bunun hesabı kitabı yapılır. Sayın Aksu geçen gün dedi ki: “Başkan kulübü aldığı mali yapıyla bize devretsin, borcunu ertesi gün ödeyelim

    Murat Aksu bir önceki dönem Demirören’in listesindeydi. Siz bugün nasıl Aksu’ya inanıyorsanız, o da Demirören’e inanıyordu. Aksu bugün yine Demirören’in listesinde olsa ve sizi de yönetime davet etse cevabınız ne olurdu?
    Kabul edemezdim.
    “BEDAVA BİLET DAĞITILIYOR, KAZANIRSAK BU BİTECEK!”
    Biraz tribünlere gelelim. Az önce de değindiniz, yaşananlar hakikaten üzücü. Bence tribünlerin bir başkanı istifaya çağırma hakkı vardır ama adabıyla. Yalnız işin şu tarafı da var, başkanı istifaya çağıranlara saldıranları da gördük tribünde. Tüm bunlara siz nasıl bakıyorsunuz?

    Tüm bunlarda yine yönetim zaafı var. Bugün stadyumun yenilenmesi gündemde, stat tabi ki yenilenmeli ama, her şeyden önce olan stadyumu doğru yönetmek gerekiyor. Mesela bir kombine kart sahibi gelip yerine oturabilmeli. Büfeler doğru çalışmalı, tuvaletler temiz olmalı… Bunların yanı sıra bizim stadyumumuzdaki en büyük sorunlardan biri bedelsiz bilet dağıtılmasından kaynaklanan sorunlar. Yaptığımız bir çalışmaya göre bizim maç ve seyirci başına elde ettiğimiz gelir 30 TL! Bu çok düşük bir rakam. Bu kadar düşük olduğuna göre demek ki orada olmaması gereken bir kitle var. Sizin en büyük gelirlerinizden biri stadyum ve seyirci, bunu iyi yönetmeniz lazım.
    Bedava bileti keserseniz kopacak kıyameti karşılayabilir misiniz?
    Göreve gelirsek bu bedava bilet hikayesi bitmiştir. Bu arkadaşlar gerçek taraftarlarsa, biletleri alıp maça öyle gelsinler. Takımlarına maddi yük oluşturmasınlar.
    “KONGRE ÜYELERİ ÜÇ BEŞ MAÇA BAKMAZ”
    Futbol takımına gelelim. Futbol takımının durumunu nasıl görüyorsunuz? Geçen sene gelen bir çifte kupa var…

    Benim 7 yaşında bir oğlum var, Beşiktaşlı. O yaşlar önemli yaşlar, elden kaçabilir, o çifte kupa ailemize ilaç gibi geldi. Zaten o zaman aklımızda seçim yoktu. Ha tabi ki biz hala takımımızın her maçı kazanmasını istiyoruz. Mesela maç kaybedilince birileri arayıp “Ekmeğinize yağ sürüldü” diyor, yok öyle bir şey! Hem bir taraftar olarak üzülüp kahrolurum, hem de yönetime gelirsek, bizim kupa maçlarından, ligde ilk ikiye girmekten büyük maddi beklentilerimiz var. Zaten kongre üyeleri son üç beş maçın kazanılıp kaybedilmesine bakmazlar.
    “BAZI AMATÖR BRANŞLARI ANADOLU’YA TAŞIYACAĞIZ”
    Benim eşim Beşiktaşlı. Beşiktaş’ın minik ve yıldız takımında oynamış lisanslı eski bir sporcusu. Onun bir sorusu var size. Futbolu çok takip etmiyor ama Beşiktaş’ın diğer branşlarda fazla başarılı olamamasından yakınıyor ve örnek olarak da Galatasaray’ın tekerlekli basketbol takımını gösteriyor. Bu alanlarda planlarınız nedir?

    Bu tamamen odaklanma meselesi. Bugün amatör branşların Beşiktaş’a 20 milyon TL kadar mali yükü var. Biz şuna inanıyoruz. Eğer bir alanda varsak iddialı olmalıyız. İsim vermeye gerek yok branşlarımızdan biri, kötü bir takım da değil, ama maçlarına ortalama 20-30 seyirci geliyor. Çünkü İstanbul’daki sporseverler doymuş buna. Onun için biz bazı amatör branşlarımızı Anadolu’nun çeşitli yörelerine taşımayı planlıyoruz. Bunda birkaç tane amacımız var. Bir tanesi lokal bir sponsor bulup, masrafları paylaşmak. İkincisi, spor seyretmeye aç olan seyirciyi çekmek. Ya da Türkiye’de bazı konularda öne çıkan yörelerimiz var. Mesela atletizmde Erzurum, Kars. Atletler rakımdan dolayı buralardan çıkar. Atletizm şubesi oralara taşınabilir.
    “KAR YAĞDI, İNEK DAĞA KAÇTI DİYEMEZSİNİZ”
    Şimdi biraz da size gelelim. Çok planlı çalıştığınızdan, aylar öncesinden plan yaptığınızdan bahsettiniz. Yönetime girecek isimleri de böyle seçtiniz. Peki siz yönetimde hangi projeleri üstleneceksiniz?

    Biz 18 kişilik bir kadroyuz, bir de başkanımız var. Günün şartlarına baktığınız zaman, en önemli sorun bu mali tablo. Belki ilk defa bu tecrübeden gelen 3 üye var bir yönetimde. Biri 35 senelik bankacı, biri eski SPK başkan yardımcısı, biri yeminli mali müşavir. Niye? Çünkü biz bu probleme bayağı bir sarılacağız. Başka önemli bir iddiamız da kurumsallaşma konusu. Benim kurumsallaşmadaki görüşüm şu; siz birçok proje açıklayabilirsiniz ve bunlardan bazıları sizden kaynaklanmayan sebeplerle gerçekleşmeyebilir. Ama kurumsallaşma öyle bir şey ki bunda hiçbir dış etkene bağlı değilsiniz. Siz kafayı takarsanız, bilgi ve tecrübeniz de varsa yapmamanız için hiçbir mazeretiniz olamaz. Kar yağdı, inek dağa kaçtı falan diyemezsiniz. Bizim de bunu gerçekleştirebilecek bir kadromuz var. Niye kurumsallaşma? Ortak akıl için bu kurumsallaşma şart. Kurumsallaşma bir kulübü kişilere mahkum etmekten kurtarır, devamlılık sağlar, bütün karar verme mekanizmaları ve iş akış süreçleri belli olduğu için tutarlılık sağlanır. Benim ne yapacağıma gelince, benim tecrübeme baktığınızda uluslararası büyük kurumlarda çok değişik şartlar altında yöneticilik tecrübem var. Hem satış pazarlama hem de teknoloji alanında tecrübem var. Bunları Beşiktaş’ın hizmetine sunacağım.
    “TARAFTAR SİTELERİ RESMİ SİTEDEN BAŞARILI”
    Teknolojiye geldiysek, Beşiktaş’ın resmi sitesini ve sizin projelerinizi konuşalım. Bjk.com.tr’yi benzerleriyle karşılaştırdığınızda beğeniyor musunuz?

    Bazı taraftar sitelerimiz var. Onları çok güzel buluyorum. Taraftarlarımız bunları yapabiliyorsa kulübümüz çok daha iyisini yapmalı. Gelirleri arttırmadan konuşurken, bir yaramız da lisanslı ürün satışlarımız. Buradaki sorunlardan biri stok maliyeti ve stok yönetimi. Burada aklın yolu bir. Bizim az sayıda çok iyi ürün satış noktamız olması lazım ve satışların ağırlıklı olarak internet üzerinden olması lazım. Çünkü stoklamayı tek yerde yapıyorsunuz, yönetmesi çok kolay ve internet üzerinden çalışıyorsunuz. İnternet ile ilgili projelerimizden bir tanesi de sanal stadyumumuz. Bir takımın merkezi stadıdır. Biz bunu sanal aleme taşıyacağız. Kulübün resmi internet sitesi ve diğer her şey sanal stadyumda toplanacak. Sanal stadyumda taraftarlar kendi bütçelerine göre koltuk alabilecekler ve o koltuk onların olacak. Böylece internette bir Beşiktaş topluluğu oluşacak. Taraftarların kendi sayfaları olacak ve düşüncelerini özgürce dile getirebilecekler. Fikirlerini bizimle paylaşabilecekler. Beşiktaş’ın kendi facebook’u gibi olacak. Tabi ki eleştiriler de gelecek ama seviyeli olması gerekiyor. Biz bu eleştirileri bir fırsat olarak görürüz. Ben bugün bile gece üçe kadar oturup facebook’uma veya mailime gelen mesajları cevaplıyorum. Bu sayede gençlerden o kadar iyi öneriler geliyor ki, bunları bizim alıp kullanmamız için teknolojiyi kullanmamız lazım. Bunun dışında sanal stadyuma reklam alınır, sponsor alınır. Mesela kulüpler her sezon yeni formalar çıkartıyor, biz bunu sanal stadyumumuzda yeni formalardan en azından bir tanesini taraftarlara seçtireceğiz. Bunun adı taraftar forması olacak. Hatta tasarımını da taraftarlar yapacak. Bundan daha katılımcı ne olabilir.
    “SİYAH-BEYAZDAN BAŞKA FORMA YAPMAYIZ”
    Fenerbahçe türkuaz, Galatasaray mor forma çıkardı ve bunlar ilgi gördü. Ama Beşiktaş taraftarı bu konuda da muhafazakar bence, hatta “delikanlı adam renkli takım tutmaz” şeklide bir söylemleri bile var. Forma konusunda radikal bir tasarım düşünüyor musunuz?

    Bizim öyle renk değiştirme projemiz olacağını zannetmiyorum. Ama yine 100 bin taraftar girer 90 bini ben puantiyeli forma istiyorum derse düşünürüz tabi. Beşiktaşlılık, Beşiktaşlılık duruşu, Beşiktaş’ın renkleri dediğiniz zaman biz diğer takımlardan daha tutucuyuz.
    “BJKTV KARARDI, AYDINLATMAMIZ LAZIM”
    BJKTV ne olacak?

    BJKTV biliyorsunuz karardı biraz, onu tekrardan aydınlatmamız lazım. Yönetimimize bu açıdan bakarsak üç kuvvetli ismimiz var. Biri Ali Baransel, birçok televizyonun kurucusu ve RTÜK’ün kurucu başkanı, duayen bir isim. Yine basından çok sevilen bir isim Gülengül Altınsay. Ve bir de Mine Vargı, Türkiye’nin ilk yapımcılarından. Burada da hem televizyonu kurmak hem de yönetmek açısından çok iyi noktalara geleceğimizi düşünüyorum. Buna bir de teknoloji boyutunu kazandırmamız lazım. Televizyonumuz internetten de izlenebilmeli.
    “BAŞARILI OLUNCA, TARAFTAR SAYINIZ ARTIYOR”
    Biraz da Beşiktaş’ın marka değeri ve imajı hakkında konuşalım. Bir de Beşiktaş’ın medyada hep üçüncü büyük muamelesi görmesi hakkında ne düşünüyorsunuz? Burada neleri değiştirebilirsiniz?

    Bu başarıya endeksli bir durum. Başarılı olunca, taraftar sayınız artıyor. Yani reytinginiz ve tirajınız artıyor. İkincisi de biz marka değerine baktığımız zaman Beşiktaş 107 yıllık bir marka. Türkiye’de bu kadar eski marka yok denecek kadar az ne yazık ki. Onun için bu markanın bir ağırlığı var. Biz Beşiktaşlılar olarak markamızın değerinin daha iyi kullanılması gerektiğini düşünüyoruz. Şu andaki markanın değerini nakdi değere dönüştürürken kayıpların engellenmesi gerektiğini düşünüyoruz.
    “ÇARŞI BİR DEĞER!”
    Beşiktaş’ın imajı dendiği zaman Çarşı’nın da önemli bir yeri var. Çarşı’ya atfedilen bazı olumsuzluklar da var. Ama diğer yandan Çarşı’nın birçok sosyal vakaya karşı gösterdiği tepki, takındığı tavır çok önemli. Çarşı’ya bakışınız ne?

    Beşiktaşlılık duruşunun ana temalarından biri haksızlığa karşı dik durmak ve ona karşı aksiyon almaktır. Ben Çarşı’nın bir değer olduğunu düşünüyorum. Çarşı, dünyada bilinen efsane bir taraftar grubu. Bunu önümüzdeki dönemde değerlendirmemiz gerektiğini düşünüyorum. Tabi bu tek taraflı olmaz.

    Çarşı’nın da bir imaj sıkıntısı var ama.
    Her grubun içinde, grup büyüdükçe farklı sesler olabiliyor, kontrol zorlaşıyor. Özellikle kötü zamanlarda görebiliyorsunuz bunu. Ben bunların hepsinin iyileştirilebileceğine inanıyorum. Sonuçta herkesin ortak noktası Beşiktaş. Bunlar iyi anlaşıldığı ve anlatıldığı sürece işlerin daha iyi yürüyeceğine inanıyorum. Ben de Beşiktaş’ın genel imajında bir problem görmüyorum. Beşiktaş’ın şu an bir riski var, o da itibarının erozyona uğraması riskidir. Biz de aday yönetim olarak bunun bilincindeyiz. Bu önem vereceğimiz konulardan bir tanesidir.
    “HERKES HANGİ YANGINI SÖNDÜRECEĞİNİ BİLİYOR”
    Taraftarın önemli bir kısmı yönetimin değişmesini istiyor. Ancak şu bir gerçek ki taraftarın nabzıyla kongrenin nabzı farklı atar. Bundan dolayı kongre üyelerine mesajınız nedir?

    Kongrenin yapısına baktığınız zaman son 6 yılda yoğun bir üye girişi olmuş. Şu anda kongreye giderken de oy kullanma hakkı olan yaklaşık 13 bin üyemiz var. Bu yapı içersinde üç unsur var. Mevcut yönetimi destekleyenler, bizi destekleyenler ve kararsızlar. Ben bu seçimin sonucunu belirlemedeki en önemli grubu bu kararsız üyeler olarak görüyorum. Bizim sloganımız “değişim şimdi”. Şu ana kadar yaptıklarımızla bu değişimin kararlılığını gösterdik. Eski değerlerimize çıkmak adına Sayın Murat Aksu adaylığını açıklamadan önce Beşiktaşlı büyüklerimizle konuştu, bazılarını ikna etmeye çalıştı, “lütfen siz başkan adayı olun biz sizin altınızda çalışalım” dedi, ama çeşitli nedenlerden olmadı. Ve 15 Ekim’de açıkladı adaylığını. O günden sonra yaklaşık 5000 üye oy kullanabilmek için aidatını yatırdı. Bu şunu gösteriyor. Tek adaylı seçimde oy kullanmayı düşünmeyen birçok üye çok adaylı seçim olacağını görünce oy kullanmaya karar verdi. İnsanlar şunu gördü. Belki başka adaylar da çıkar. Biri bu cesareti gösterdiyse belki başkaları da gösterir. Mesela borçtan çekinip seçime girmeyenler olabilir. Seçim kaybetmekten çekinenler olabilir. Hem Murat Aksu hem biz bu riski göze alarak benim itibarıma bir şey olmaz, ben Beşiktaş için iyi bir şey yapacağım, iyi bir yönetim kurarak biz borcun da üstesinden gelebiliriz, sonuçta arkamızda 107 yıllık bir marka gücü ve taraftar var diyerek yola çıkmış birileri var.

    Hayırlı olsun ve kazanan Beşiktaş olsun diyelim.
    Biz “değişim şimdi” sloganıyla yola çıktık. “Çok iyi bir yönetim kuracağız, burada pazarlıklara girmeyeceğiz, gruplara bakıp da Nuh’un gemisi gibi iki oradan iki buradan gitmeyeceğiz” dedik. Bu sözümüzü tuttuk. Yine bir ilk olarak açık bir liste verdik. Bu ne demek? Bu liste kalıcıdır, değişmeyecek. Biz hazırız. Öncesinden hazırız. Biz bu göreve gelirsek herkes ilk nereye koşup hangi yangını söndüreceğini biliyor.


    Kaynak

    23 Ocak 2010 Cumartesi

    Gözlerden Uzak Gönülden De Irak (Mı)

    Özellikle Aralık ayında koç Jery Sloan'ın Mehet Okur için yaptığı açıklamadan sonra hem yerel basın hemde ulusal basında Okur'a yönelik eleştiriler iyiden iyiye artmaya başladı. Son olarak da Mark Montieth'in Sportsillustrated'da ki yazısında hem Mehmet Okur'u hemde Hidayet Türkoglu'nu sezonun hayalkırıklıkları arasında gösterdi. Hidayet Türkoğlu'nun özellikle son maçta Jose Calderon'un benchde oturduğu dakikalarda 4 asist birden yapmasının onun aslında bu form düşüklüğünün geçici olduğunun göstergesi olsada Mehmet Okur için ayrı bir parantez açılmalı. Nedense Mehmet Okur'a destek konusunda bana biraz yanlız bırakıldığı düşüncesindeyim. Özellikle son yıllarda Milli Takımda da oynamayınca iyice gözden uzak gönülden de ırak olmuş durumda. Tamam Utah belki sezona çok kötü başladı ama bunun sorumluları tek tek oyuncuları baz alarak degil takım halinde değerlendirilmeli. Son olarak da tozlu arşivlerden 3 video ile Mehmet Okur'un eski performanslarının özlemini giderelim.

    -> We are the champions




    -> Takımı adına anlam kazanan performanslardan biri;



    -> Okur vs. Duncan

    19 Ocak 2010 Salı

    Ezel || Spoiler




    Eskiden Lost dizisi ile ürettiğimiz spoiler ların hattı hesabı yoktu. Ve Ezel dizisi de bir nebze olsun bu yolda ilerliyor diyebiliriz. Bu blogda ilk defa yerli bir diziye yer veriyorum. Geçen hafta ki bölümü ile öyle bir final sahnesi yaşattı ki hala ne olacağı merak konusu. Tam bu sırada dizinin kanal transferinden sonra şöyle bir spoiler a rastladım aslında az çok tahmin ettiğimiz bir spoilerdır.

    Show Tv’den Atv’ye transfer olan Ezel dizisi şüphesiz süprizleriyle hepimizin dikkatini çekiyor. Bu hafta eski bölümü yayınlanacak olan dizinin senaryosu hakkında bazı duyumlarımız var. Paartesi akşamları ekrana kitleyen dizide şaşırtıcı olaylar sürüp gidecek. Hiç tahmin etmediğiniz gelişmelere hazır olun.

    Alınan bilgilere göre Ömer’in arkadaşlarının soyduğu kumarhane aslında Ramiz Dayı’nın kumarhanesiymiş. Ramiz dayı kumarhaneyi soyanların kim olduğunu biliyormuş. Aslında hapishanede değilmiş ama Ömer’i arkadaşlarına karşı yetiştirmek ve intikam aldırabilmek için hapishaneye girmiş ve Ömer’i kendine sağ kol edinmiş. Bugünlere kadar yetiştirmiş. Onun öfkesine öfke katmış. Yani Ramiz Dayı göründüğü kadar “Ömerci” ya da “Ezelci” değil. Oynadığı bütün oyunların arkasında kendi kumarhanesinin intikamı yatıyormuş. Bunlar sadece Ezel ortamından birilerinden alınan duyumlar. Yorumu size kalmış


    Kaynak

    18 Ocak 2010 Pazartesi

    Kalitesiz misiniz ? Kalite sizmisiniz ? | TBL e yukardan bir bakış...

    Basketbolu sevenler olarak bu sezon büyük resimdeki yönetim ve disiplin anlamında alınan "talihsiz" kararları bir kenara bırakırsak, tabloda geriye kalan basketbol kırıntılarının sizi ve bizi tatmin etmediği kanaatindeyim.
    Ligin genel görüntüsü pek de iyi görünmüyor Dünya Şampiyonası öncesi. Laf aramızda 4 senedir şu Dünya şampiyonası her cümlenin içine sokulur ya, çok merak ediyorum bizim için ne kadar önemli !!! Bu yüzden turnuvayı merakla bekliyorum..
    Ligin kalitesi o kadar düştü ki, Avrupa maçlarının ardından takke düştü kel göründü diyebiliriz sanırım.
    Yıllardır rahatlıkla top16 da olan Efes'in geçen sene dışarıda kalışı bu sene mucize eseri son anda yoluna devam etmesi yada Fenerbahçe ÜLKER' in buluduğu grupta adeta imkansızı başararak sonuncu oluşu.
    Öncelikle bu iki örneği verdim çünkü bu takımlar önemli takviye ve maddi olarak önemli harcamalar yapan ayrıca ortaya bir amaç ve hedef koyan takımlar.
    Milli oyuncuları kadrolarında barındıran ayrıca Nachbar, Rakocevic, Kasun, Gricek, Kinsey gibi önemli isimleri kadrolarına katan takımlar bunlar.
    Bu iki takımın arkasında yer alan Beşiktaş, Banvit, Telekom grubunun şampiyonluktan ziyade play-off için oynayacağını düşünürsek yine rekabetten eski heyacanın dışında bir lig izliyoruz maalesef.
    Sezonun başında Beşiktaş oldukça homojen oyunu ve formu ile lige giriş yapınca acaba Beşiktaş tekrar geri mi geldi şeklinde sorular gelirken, hedef maçlarını kaybederek o havayı çoktan kaybettiklerini üzülerek belirtmek isterim.
    Özellikle savunmanın önemini bu kadar çok ihmal eden bir takımdan zaten başarı beklenemez.
    Bunun örneklerine baktığımız zaman Phoneix en iyi zamanında Nash önderliğinde en fazla konferans yarı finali oynayabildiğini düşündüğümüzde savunmanın önemi bir kez daha ortaya çıkıyor.
    Özellikle Galatasaray CC maçındaki savunma ve coaching hatalarını gördükten sonra zaten Beşiktaş için rekabet çok zor, her ne kadar takıma ve coachına güvenenler olsada.
    Bazen doğruyu görmek için iki adım geriye çekilmek gerek, çünkü en iyi açıyı ordan görürsünüz sanırım Beşiktaşla ilgili sorunlarda oradan başlıyor.
    Bir basketbol yöresi Banvit'in organizasyonu her sene ki gibi istikrarını koruyarak, kendi basketbollarını oynayarak devam ediyor.
    Onun haricinde zaten yukarıyı zorlayacak yada rekabete teşvik edecek çok da takım göremiyorum maalesef.
    Ligimiz iki yada üç sene önceki altın dönemini kaybetti maalesef. Bunların farklı sebepleri olabilir yada sebepleri olmayabilir.
    Ama geçen sene var olmaya başlayan güç ve iktidar savaşı altında zaten bir basketbol rekabeti yaratmak çok zordu.
    Olmadı da ...

    Itiraz Eden Bile Yok !

    edit: video kaynagından silindiği için direk link verelim.

    Almanya'da dün oynanan Duisburg - Frankurt maçında topun ust direkten sonra rahat 1 metre önde sektiği pozisyon gol olarak sayılıyor ilginç olan da itiraz eden bile yok ..

    9 Ocak 2010 Cumartesi

    A-Team || Fragman

    Çocukluğumuzun dizisi olan A-Team'in filminin cekildiğinden bahsetmiştim.Ve filmin fragmanı da yayınlandı. O nasıl son sahnedir ya ...


    7 Ocak 2010 Perşembe

    Alınan Karar Ve Biten Basketbol Heyecanı


    Öncelikle bu kararın bu kadar çok soğutulmasından sonra çıkacağını korkarak beliyordum ki -5 puan silme cezası kalktı. Ve Kaan Kural'ın da dediği gibi Sahtekarlığın cezası silindi. Son iki sezonda yaşananlardan sonra iyice basketboldan soğumuş durumdayım. Belki de jubilemi Dünya Şampiyonasında yapıp basketbolu sadece pasif izleyici konumunda takip edebilirim. Geçen sezon yaşanan final serisi ve Fenerbahce'li bazı yöneticilerin federasyonu hedef alan inanılmaz acıklamaları daha sonra Federasyon baskanının Türkiye Basketbol Ligi şampiyonluk kupasını dahi vermemesi. Ardından Abdi Ipekci'nin 2 defa meydan muharebesine donmesi ,verilen cezalar derken son olarak yaşanan sahtekarlıkdan sonra gidilen ceza indirimi. Basketboldan soğuttunuz artık beni heyecan şevk hiçbirşey bırakmadınız. Helal Olsun ...

    Kaan Kural olayı çok güzel özetlemiş hatta konu ile alakalı söyleyecek pek bişey bırakmamış.